Değerli okuyucularım; Bu gün kendi kendimi ve çevremi düşünerek, bir muhasebe yapmak istedim. Yaşayışımızı gözümün önüne getirdim. Birbirimize olan tavırlara, hareketlere baktım; hepsine maalesef geçerli not veremedim. Daha sonra halen geçerli olan icraatlara bakınca; hepsinin sahte, hepsinin içi boş , söz vermek kolay, yerine getirmek zor olan vaatlerle dolu olduğunu, yerine getirilmesi zor olan, hadi denince bin dereden su getirecek vaatlerle dolu olduğunu gördüm.
En dindarımızdan tutun, en fettanımıza kadar olanının üzerine , bulunduğumuz ortamın kokuları sinmiş, kokular o kadar yaygın ki burnumuz koku almaz olmuş. Demokrasiyi İslam’ın önüne getire getire Müslümana ‘acaba’ demek kalmış olduğunu gördüm. İnancımızın doğrultusunda değilde, sistemin emrinde hareket eder olduğumuzu müşahade ettim. Sistem sorgulamalarımın hayatımı alt-üst ettiğini dolayısıyla bizi bizden aldığını, kendi şartlarına teslim aldığına şahit oldum.
Ticaretimizdeki faiz, kredi kartları, maaş kartları hepimizi sistem manyağı yaptığını, dini hayatını yaşayamayanları, kendi hayatına doğru şartlandırdığını üzülerek müşahade ettim. Toplum olarak fiziki şekil olarak farklı olsak da, kravat, gömlek, ütülü pantolon giyenlerle, üzerinde şalvarı, paltosu, gömleği, elinde tesbihi ile gezenler arasındabir fark olmadığını gördüm. Hepsinin cebinde maaş cüzdanı, kredi kartı ve banka defteri faiz olduğunu gördüm. Genellikle pek çoğuna yakın olanının kredi ile alınan evde oturmakta olduklarını, bu sosyal şartların getirdikleri zorluklardır, diyerek Müslümanın direncini kıran mihenk taşları olduğunu gördüm.
Kur’anî emir deyince ürkmüyor ve korkmuyor olanları gördüm. Bu düşüncelerin, dünya ile ilgisi yok diyerek, hayatın dışına atılmış uygulamalar olduğunu, kalblerde kalmış, vicdan denen et parçası ile ifade ediliyor olduğunu gördüm… Kredi kartlarına faiz uygulanacakmış, uygulansın diyenleri , ev kredileri ömrü billah insanları mahkûm ediyor, etsin diyenleri gördüm. Sağın faiz, solun kredi, ticaretin faiz, A.V.M merkezlerinde faizin gırla yapıldığını gördüm. İnananları tesettür ve sakalın temsil ettiğini, bir de ‘inandım’ dediği imanını izhar ettiğine şahit oldum..
Günümüzde bütün toplumun bu hastalığa tutulmuş, ‘inandım’ dese de ortada inanç uygulamalarının yok olduğunu, inancını gösteren herhangi bir amel ve gayret olmadığını üzülerek gördüm.. Hepsi “Allah’a inanıyorum, zaman zaman da ibadetimi yapıyorum demelerine ragmen ibadethanelerin boş olduğunu,en azından ibadet vakitleride bile yeterince dolu olmadığını,ecdat yadigarı camiler dolmadan ,Ayasofya camisinin açılmasını samimiyetsizce isteyenleri gördüm... Allah’ın emirlerine uygun, sünnetin tarif ettiği mecburiyetleri yapmayan dolu dolu insanlar gördüm.
Allah’ın emirleri bir inanç işi, Kur’an’a inanıyor, sünnete inanıyor, zamana da uyuyorum diyenleri gördüm.. Bugün faizsiz bir hayat mümkün mü? Müslümanım diyen de, müminim diyen de, ılımlı Müslüman olduğunu söleyen de cebinde faiz kartlarını taşımıyor mu? Diyenleri ve “Kur’an’ın hayatımızı düzenleyen bir yönü yok ki. Kur’an hayatta yoktur, o, ölülerin cenazelerinde, kırkında, sene-i devriyelerinde okunan bir kitap diyen cahilleri, mürtedleri üzülerek gördüm.. Ondan neden korkalım. Korkumuz Allah’tır, O da affedicidir.” diyenleri gördüm.
Yaşadığımız içinde çırpındığımız sistemin kokusunu almaz olduk. Üniversiteye giden kızımız başarılıdır, onunla gurur duyarız ,diyenleri gördüm. Allah’ın haram kıldığı başörtüsüzlüğün aklımıza gelmez olduğunu ,büyüyünce takar, iş başa düşünce takma mecburiyetinde kalır diyenleri gördüm.. Günümüzde tahsil yapan kızların başörtüsünün teferruat diye geçiştirildiğini gördüm. Kızların şimdilik baş örtülerinin mesele edilmemesini, senin benim kızıma gerek kalmadığını savunan insanlar olduğunu ve Allah’ın haram kıldığı ayeti inkâr etmiyorsa da aklınca yorum yapanları gördüm..
Yaşadığımız ortamda sistemin kokusunu,umursamaz ve almaz olanlar olduğunu gördüm.. Ana-baba ailece keyifle TV ledeki filmleri izliyenleri ,. seven-sevişen, döven -dövülenleri seyrederken, kızların seyircilerin karşısına gelirken eline kadehi almış, seyirciye doğru uzatarak, şerefe(!) diyenleri, Hacısına hocasına, inanana inanmayana kadehini kaldıranları olduğunu üzülerek gördüm..Seyircilerin inaçlarına yapılan bu saygısızlıklara,maalesef bizim de adet-i adiyeden olduğu için kılımızın kıpırdamadığını gördüm. Sebebinin günümüz müslümanları olarak,duyarsız ve inancının gereğini yaşamak için gayret göstermeyen,uyuşturulmuş ve alışılmış, sistemle beraber İslami hassasiyetimizin kaybolmuş olduğunu gördüm.. Sistemin kokusunu almaz olduğumuzu,pis kokular içerisinde boğulmakta olduğumuzu gördüm.Gördüklerim beni daha çok insanlara uyarıda ve tebliğde bulunmaya yöneltti.
Hepimizin dostları, komşuları vardır. Birlikte yer birlikte içeriz. Hiç haram-helali düşünür müyüz? Oğlumuzu karşı komşunun kızı ile ders çalıştırmaya gönderirken haram diye aklımıza gelir mi?
Sözün sonunu bağlarsak, tavırlarımız ve hareketlerimiz kendimizi ele veriyor. Bu halimize bakınca biz nerde, Müslümanlık nerde diyoruz. Dünyanın bir alternatifi var; Oda Ahirettir. Ahirete de Kur’an’ın hakim olmasını isteyenler,gayret edenler, hakkı ve hakikatı tebliğ yapanlar kazanacaklardır. Allah cümlemizi Hakkı ve hakikatı yaşayan ve tebliğ edenlerden eylesin darken hepinize mutlu ve huzurlu günler dilerim.
Selahaddin Alıç
|