SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 2 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Ömer YILDIZ
 
 
 
Makale Tarihi :  28.08.2019
Rabıta Nedir? Nasıl yapılır? Rabıta yapmak Şirk midir?
Önce başlıktaki iki kavramdan biri olan şirki kısaca açıklayalım ki, sözümüz anlaşılsın. Şirk: İnsanların Allah’a inanmakla beraber, kuvvet ve kudrette O’na denk yedek tanrılar edinmesidir. Allah’a ait yetkilerin bir kısmının gasp edilmesi ve Allah’tan rol çalma gayretidir. İbadette ve duada aracılar vasıtası ile Allah ile ilişki kurma gayretidir. Müşrik Allah’a inanır fakat Onunla irtibatı sorunludur. Zira Allah ile olan İlişkisinde aracı varlıklar kullanır.
 
Tasavvufî bir terim olan rabıtanın ne olduğuna gelince; “Rabıta, bir müridin, mürşid-i kâmilinin ruhaniyetiyle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbi ile ondan yardım etmesini istemesidir.”1 Şu halde Rabıta; Allah ile kul arasına üçüncü bir şahıs olan şeyhi sokarak Allah ile irtibata geçme gayretidir. Tasavvufi bir problem olan Rabıta bağ ve alâka demektir.  Rabıta ideal kahramanlarla bütünleşme ve aynîleşmenin bir yoludur. Rabıta yapan kişi Allah ile aynileştiğini, yani Onda yok olduğunu düşünür.
 
Rabıta; müridin dua ederken ve ya namaz kılarken, zelil ve mütevazı bir halde, şeyhinin iki gözünün arasından yavaş yavaş kalbinin derinliklerine indiğini hayal ederek onunla sanal bir irtibat kurmak suretiyle yapılır. Müridin mürşidini, yani Allah’ın dostu olduğuna inandığı kişinin simasını her zaman zihninde, hayalinde canlandırması, onu anması, ihtiyaç duyduğu anda ondan yardım umması, duasında ve ibadetlerinde Allah ile irtibatını sağlayan aracı olarak görmesidir. Rabıta yapmanın amacı; rabıta-ı huzur, yani salik’in huzura kavuşması, kendisini daima huzuru ilahide bulunduğu duygusunu vermek şeklinde açıklanır. Bunun yolu da, salikin önce insan-ı kâmile sonra Resulullahta sonra da Allah ile aynileşerek gerçekleştirmektir.
 
Tasavvufun diğer pek çok ilkesinde olduğu gibi aslında din dışı olan bir ilkeyi İslamileştirmeye tipik bir örneği de “vesile” inancıdır. “Ey iman edenler! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olunuz. O’na daha yakın olmak için bir yol arayınız ve kurtuluşa ermek için O’nun yolunda cihad ediniz” (5/Maide: 35) ayetindeki “vesile” kelimesini “rabıta” için kendilerine dayanak ittihaz etmeleridir. Hâlbuki olayın aslı; Katolik Kilisesinin azizlere saygı göstermek için ayinler düzenliyor olmasıdır. Bu inanca göre; Kilise tarafından aziz olarak kabul edilmiş ölü kişilere Tanrı’ya inancı sürdürme konusunda yardımcı olmaları için dua edilebiliyor. Katolik Kilisesi’nde olan 4 binin üzerindeki azizin eşyaları da kutsal  kabul ediliyor.
 
Hiç değiştirmeden rabıtanın anlamını yazıyorum: Rabıta bir müridin, mürşid-i kamilinin ruhaniyetiyle beraber, suretini kalp gözü ile hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir. (Ruhu’l Furkan, c.II, s. 64) Rabıtanın en üstün derecesi, iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasına bakmaktır. Zira orası feyiz kaynağıdır. Ondan sonra mürşide karşı kendini alçaltarak, son derece tevazu ile yalvarmak ve onu Mevlâ ile kendi arana vesile kılmak üzere, mürşidin ruhaniyetinin hayal hazinesine girip oradan kalbine ve derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp, senin de peşinden yavaş yavaş oraya aktığını ve indiğini hayal ederek, şeyhini kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmemektir. (Ruhu’l Furkan, c.II, s.79)
 
Rabıta başkalarına benzeme ve taklid arzusunun tezahürü olmadır. (çocuklar anne babayı taklit eder mesela) Burada aynileşme önemlidir. Benzeme zamanla gelip geçer, ancak aslolan aynileşmedir. Aynileşmede önce benimseme ve zamanla itiyad haline getirme söz konusudur. Zira sevenle sevilenin bir olması lazım. Rabıta bu bağlantıyı sağlar!”2
 
“Allah’a ve ahiret gününe imanı olan artık Allah’a yapacağı ibadete hiç kimseyi karıştırmasın” ilkesine rağmen, namaza kalkarken şeyhini gözünün önünde canlandırıp ona bir süre rabıta yaparsan namazın daha feyizli olur inancı ile ve rabıta yapmak bizatihi ibadet olmadığı için şirk değildir diye iddia etseler de kanaatımaza göre; evliyadan yardım ummak ve istemek “iyyâke nesteîn” yani “yalnız senden yardım isteriz” ayetinin inkârı demektir. Rabıta yaparak şeyhin ruhaniyetiyle beraber, suretini de kalp gözü marifetiyle hayal etmek ve ondan yardım istemek, Tevhid ile ilginin kesilmesi demektir. Çünkü bu iş şeyhe ibadetin bir parçası olur. Bu uygulama ve inanç apaçık şirktir. Yani Allah ile birlikte yedek ilahlar edinmektir. Tıpkı Mekke müşriklerinin inancına ve tapınmalarına bezer bir pratiktir. Nitekim müşrikler de bu “putlar bizim atalarımızdan Salih kişilerin sembolleridir. Bunlar Allah katında saygı değer varlıklar ve Allah’ın dostlarıdır. Allah ile irtibatımızı ve diyalogumuzu sağlayan aracılardır.” “Biz onlara sadece bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye tapıyoruz…” iddiasında idiler (39/Zümer: 3).
 
Görüldüğü üzere müşrikler iyi niyetlerinin kurbanıdırlar. Allah’a daha çok yaklaşmak için aracılar kullanıyorlardı. Kendilerinin işe yaramaz süfli varlıklar olduklarını düşünerek, Allah’ın yanında itibarlı varlıklar olduğuna inandıkları putlarını aracı yapıyorlardı. Allah ile iletişimlerini tıpkı tasavvufta olduğu gibi putları/şeyhleri aracılığı ile gerçekleştiriyorlardı.
 
Rabıta ve benzeri uygulamaların temlinde yatan saik tasavvuftaki Kutup ve Gavs inancıdır. Bu inanca göre; “Kutup” en büyük Velidir. Piramidin en tepesindedir. Kâinatın işleyişinde tasarruf sahibidir. Yağmuru yağdıran, rüzgârı estirendir. Gavs İnsanların darda kaldığında sığınacakları ve yardım isteyecekleri bir varlıktır. Allah’ın isim ve sıfatlarının Gavs veya Kutup üzerinde tezahür ettiğine inanılır. Nitekim darda kalan sofiler “yetiş ya Gavs” diye Gavs’a sığınırlar ve Ondan yardım isterler! Gavsın yaşıyor ve ya ölmüş olması fark etmez. Her halükarda tasarruf gücüne sahip olduğuna inanılır. En popüler ve meşhur Gavs Abdülkadir Geylanî’dir. “İnsanların ve cinlerin rehberidir.” Tam sekiz asırdan fazla insanların sığınağı, darda kalmışların imdadına yetişendir. “Kendilerine herkesten daha yakın, daha şefkatli, daha merhametli, daha bağışlayıcı, daha çok bilen gören ve işiten, her şeye gücü yeten Allah’ı gereği gibi anlamayan kişilerin Allah’la beraber başkalarına da dua ederek tevessül yapmaları ve şefaat ümidine kapılmalarıyla, Allah’ın öğretilerine uyacağı yerde kişilerin hevesini tanrılaştırması (25/Furkan: 43) olayı budur!”3
 
Allah’a ulaşmada vasıtaya gerek yoktur. Çünkü Allah’ın kulları ile arası açık değil ki aracıya ihtiyaç olsun. Allah kuluna herkesten ve her şeyden daha yakındır ve dua edenin duasını da kabul edendir. (2/Bakara: 186) Her işimizde yalnız Rabbimize yönelir, isteyeceğimizi yalnız O’ndan isteriz (94/İnşirah: 8) Tövbede aracı olmaz. O, Allah ile kulu arasında olan özel bir iletişimdir. Araya girmeye kalkışmak haddi aşmaktır. Allah merhametiyle affeder, kimsenin şefaat ve himmetine gerek yoktur. Duanın kıblesini Allah’tan başkasına yönelterek yardım istemek O varlığa kulluk etmektir.  “Kendinde “Tövbe alma” yetkisini gören kimse, affetmeyi de üstlenmiş demektir ve bu da “Eteğime yapışın sizi kurtaracağım!” anlamına gelir. Bir kişinin kıldığı namazın her rekâtında “Ya Rabbi ancak sana kulluk eder, sadece senden yardım dilerim” (Fatiha: 4) diye Allah’a söz verip, sonrada birilerinin eteğine yapışarak ondan medet umması Allah’a güvenmediğinin göstergesidir. Kimse Allah’ın vekili ya da temsilcisi değildir.  Âlimler ‘peygamber vekili’ değil, ancak varisleridir; bu nedenle mirası kullanabilirler. Şefaat torpili ve illetinde olduğu gibi Rabıta rezilliğinden de uzak durmak gerekir.
 
Din; insanların kurtuluş yolu iken, akıl almaz bid’atlarla, dua ve ibadetlerde aracılar ihdas etmek suretiyle, Allah ile birlikte başkalarına da tasarruf yetkisi tanıyarak şirk bataklığına dönüştürülmüştür. İşte bu inanıştan ötürü Tasavvufun omurgasını oluşturan “Rabıta” inancı “Tevhid” inancının tam zıddı olan “Şirk” inancının tâ kendisidir. Allah’ın Şeyhin iki kaşı ortasına yansıyıp oradan müridin kalbine akarak, Allah’ın şeyhte tecelli etmesine inanmak şirkin açık ve seçik tescilidir.
 
Konuyu Faruk Beşerin bir müşahedesi ile bağlayalım. “Bir kardeşimizi namaza dururken gözlerini yumup, başını kalbine doğru eğdiğini görmüş ve ne yaptığını sormuştum. ‘Biliyorsun, namaza dururken mürşidine rabıta yaparsan o seni Allah’a hazırlar’ demişti. Şaşırmıştım ve aklıma şu ayeti kerime gelmişti: “Kim Allah’a ve Kıyamet Günü’ne varacağını biliyorsa Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin”.(18/Kehf: 110.) Sorsanız, biz ortak etmiyoruz, onun imdadını istiyoruz diyecektir. Ama unutmayalım ki, müşriklere de, neden putlara tazim gösteriyorsunuz diye sorulduğunda onlar, ‘bizi Allah’a daha çok yaklaştırmaları için’ diye cevap vermişlerdi. İşte bu tavırları şirk sayılmıştı.”
 
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
 
Selam ve dua ile.
 
____________________
 
1-Ruh’ul Furkan, cilt: 2, s: 64
 
2- Prof. Dr. H.Kamil Yılmaz,  Tasavvuf ve Tarikatlar, 4 ve 5. bölümün özeti, s: 32
 
3-Prof. Dr. İbrahim Sarmış, Şeytan üçgeni: Bid’at, Tevessül, Şefaat, s: 11
 
 
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.