SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 1 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar OSMAN COŞKUN
 
 
 
Makale Tarihi :  01.05.2020
Cenneti Beğenmeyenler Nereye Gidecekler Acaba ?
Yüce Allah’ın son vahyi olan aziz Kuran’da Allah ne önemli ve gerekli demiş ise o kitaba iman edenler için aksini düşünmek aksini iddia etmek diğer bir ifadeyle önemli ve gerekli olanı önemsiz ve gereksiz görmek anlamına gelmektedir ki, böyle ina-nıp böyle kabul etmek bu anlayış sahiplerinin İslam ile olan ilgi ve alakalarının kalmadığının apaçık delilidir. 
 
Son vahyin yani Kuran’ın indirildiği dönemlerde Kuran’ın muhatapları önce iman ediyor. Sonrada Kuran’ın ilkelerini, emir ve yasaklarını hayatlarının kuralları haline getiriyorlardı. Günümüzde ise durum tamamen farklı önce Kuran sonra ise iman gelmektedir. Böyle sakat ve sapkın anlayış neticesinde Kuran’ın kabına saygı duyanların çok olduğu hatta işi o kadar abartıp Kuran’a abdestsiz dokunulamayacağından bahsedenlerin itibar gördükleri ancak onun hükümlerinin hayata tatbik edilmesini savunanların ne yazık ki, sapık ilan edildiği garip bir dünyada yaşamaktayız. 
 
Allah’ın kendisine son elçi olarak seçip gönderdiği Hz. Muhammed as. Hayatta iken inananlar 
arsın da ortaya çıkan problemleri elçi kendisine indirilen vahiyler ile çözüyordu. Hal böyle olunca da var olan sorunlar ihtilafa dönüşmeden çözüme kavuşturuluyordu. Ancak son elçinin diğer bütün canlılar gibi ölüm acısını tadıp rabbine kavuşmasıyla birlikte artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı ve olmadı da. Hele hele İslam’ın kısa denecek bir zaman diliminde doğduğu toprakların dışına çıkması ve Arap olmayan diğer unsurlar tarafından da kabul edilmesiyle birlikte mesele daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal almaktaydı. 
 
Zira İslam’a yeni giren topluluklar bu kısa dönemde İslam’ın tek ve en önemli kaynağı olan yüce Kuran ile hiç tanışmadan İslam’ı kabul ediyorlardı. Araştırmadan sorup soruşturmadan kitleler halinde Müslüman olan! Bu toplumlar eski dinlerindeki bir takım örf, anane gelenek ve göreneklerini diğer bir ifadeyle İslam dışılıkları ne yazık ki, yeni dinleri olan İslam’a olduğu gibi taşımışlardır. 
 
İşte bu batıl ve tamamen İslam dışı olan anlayışların başını çeken tarikat ve tasavvuf önü alınamayan bir yükseliş göstererek Müslüman halk tarafından ciddi bir rağbet görmekte idi. Zira İslam’ın ve Müslümanların düşmanları olan batı ve batılın mensupları İslam ve Müslümanlardan hınç ve intikamlarını tarikat ve tasavvuf yoluyla almayı başarmışlardır. 
 
Bu hastalıklı ve virüslü anlayış her haliyle İslam dışıdır. Çünkü ortaya koyduğu ilke ve prensipler tamamen İslam’ın son kaynağı olan aziz Kuran’a ve onun yürüyen ve canlı örneği olan son elçinin yaşam tarzı ile de uyuşmamaktadır. Bu düşüncenin yüce İslam’dan bir takım nüanslar taşıması bizleri asla yansıtmamalıdır. 
 
İslam anlayış olarak bütün bir dünyayı hatta bütün bir insanlığı yönetmek ve hâkim olmak gibi yüce bir gayeye sahip iken tarikat ve tasavvuf anlayışında kendine hâkim ol biz yerine ben olarak yaşa anlayışı hâkim kılınmıştır. 
 
İslam ile bu İslam dışı anlayışı kısaca bir örnek üzerinden değerlendirerek siz kardeşlerimle paylaşmak istiyorum: Rabbimiz olan Allah’ın Kuran’ı kerimde belirtmiş olduğu hususların yani emir ve yasakların bu kitaba iman edenler için bağlayıcı ve iman edilmesi gereken hususlardan olduğu belirtmiştir. Kısacası Allah neyi önemli ve bizler için gerekli görmüş ise bunlar bizim için gereklidir. Neleri de gerekli görmemiş ise oda bizler için gereksizdir. 
 
Mesela: Allah yüce Kuran’da iman edenler için cenneti önemli ve gerekli hatta çok kıymetli bir yurt olarak belirtmiştir. Bu yurda bu mekâna yani cennete girmeyi istemek iman edenler için bir keyfiyet değil adeta önemli bir iman esasıdır. Hiçbir kul Allah’ın önemli ve gerekli gördüğü cenneti gereksiz ve lüzumsuz göremez görmemelidir. 
 
Zira Allah Kuran’da şöyle buyurmaktadır: “ Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat’ta’, İncil’de ve Kuran’da kesin olarak vadetmiştir. 
 
Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O halde yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl büyük başarı budur.” (Tevbe-111) 
 
Bir diğer ayette ise Şöyle buyurulmaktadır: 
 
“Rabbinizin affediciliğine ve genişliği gökler ile yer arası kadar olan cennete koşunuz. Cennet takvalılar için hazırlanmıştır. Onlar bollukta da darlıkta da Allah için mal harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını bağışlarlar. Hiç kuşkusuz Allah iyilik yapanları sever.” ( Al-i İmran- 133-134) Bu ve buna benzer birçok ayeti yüce Kuran’da bulmak mümkün iken konunun izahı açısından biz bu iki ayeti yeterli görmekteyiz. 
 
Peki! Bu ayetlerden ne anlaşılmalı veya anlaşılması gerekenlerin ne olması üzerinde kısaca duralım. 
 
Kuran’ın bütün ayetleri dehşet vericidir. Ancak Tevbe suresinin bu ayeti daha bir dehşet vericidir. Mü’ mini Allah’a bağlayan ilişkilerin ve müminlerin hayatları boyunca Müslüman olmak suretiyle yaptıkları alışveriş sözleşmesinin özünü ortaya çıkarmaktadır. Kim bu alışverişi gerçekleştirir ve bu sözleşmeye bağlı kalırsa, o gerçek mümindir ve mümin sıfatını da hak etmiştir ve onun şahsında imanın gerçeği somutlaşmaktadır. Yoksa iman iddiası, doğrulanmaya muhtaç bir söylentiden öteye geçmez. İnsanoğlu için sahip oldukları değerlerin başında önce canı sonrada malı gelmektedir. Bu iki varlık onun için oldukça önemlidir. İnsanı yaratan Allah onun bu özelliğini de bilmektedir. Talip olunan şey insan açısından çok önemlidir. Ancak insan bunların kendisine emanet olarak verildiğini de asla unutmamalıdır. 
 
Bu dünya için çok önemli olan can ve mal ebedi olan yurdun cennetin kazanılması içinde iman edenlere bir fırsat da sunmaktadır. Hayat sadece bu dünyadan ibaret olmayıp bir de ahiret vardır. Malın ve canın karşılığı cennettir. Ticaretin taraflarından birisi verdiği söz ve vaatten asla dönmeyen Allah’tır. Bu ticarette zerre miktarı haksızlık ve aldatmaca kesinlikle yoktur. Söz ve mal garantili bir ticaretten söz etmekteyiz. Ticarete konu olan mal ne ucuz ne de kelepir değildir. Değerini piyasa 
şartları değil bizzat Allah belirlemiştir. 
 
Kısacası bu satış sözleşmesinin özü şudur: Yüce Allah, müminlerin gerek canlarından, gerekse mallarından herhangi bir şeyi Allah yolunda sarf etmeksizin alıkoyma hakları yoktur. Canlarını ve mallarını Allah yolunda sarf etme ya da etmeme serbestisine sahip değillerdir. Kesinlikle böyle bir seçenekleri yoktur. Bu, kesinleşmiş bir satış sözleşmesidir. 
 
Alıcı sözleşmede geçen şartlara uygun olarak belirlenen ilkeler uyarınca dilediği gibi uygulamada buluna bilir. Ancak Sözleşme yapıldıktan sonra gereğini yapmamak Allah’a hiçbir şekilde zarar vermez iken cayan taraf için bedeli çok ağır olacaktır. Kısacası bu ticaret ciddi ve önemli bir ticarettir. Allah önemli bulup bu konuda bizlerle canımız ve mallarımız karşılığında cennetini satıyor ise iman edenlerin böylesine önemli bir konuda duyarsız ve ilgisiz kalmaları asla düşünülemez. Buraya kadar ne demek istediğimiz sanırım siz kıymetli kardeşlerim tarafından anlaşılmıştır. Bu konuyu daha fazla da uzatmak istemiyorum. Şimdi ister iseniz bu ticareti önemsiz gören veya taraflardan birisi olmak istemeyen, dudak büken tarafların anlayışlarından bahsedelim. 
 
Bu tür anlayış sahiplerinin fikri alt yapılarını kesinlikle Kuran oluşturmamaktadır. Beslendikleri kaynaklar İran Zerdüştlüğü ve daha çok İslam’a ve Müslümanlara ciddi anlam da sorun çıkaran tarikat ve tasavvuf erbapları olmuştur. Kuran’ın anlaşılması ve peygamberin yaşanılarak bizlere kadar gelen uygulamalarına itibar etmeyen bu topluluk ne yazık ki İslam’a sonradan giren insanların eski dinlerinden taşıdıkları bir takım görüş ve Kanaatlara dayanmaktadır. Kendilerine meşru zemin kazandırmaya çalışanlar bu anlayışlarını peygamber sav. Dönemine kadar götürmeye çalışsalar da bu iddiaları ilmi veri ve delillerden kesinlikle uzaktır. Birkaç sahabenin kendi nevi şahsına münhasır uygulamalarını İslam’a mal etmeye hiç kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur. İslam Allah’ın gönderdiği yüce Kuran’ın içerisindeki vahiyler ve onun yürüyen, 
canlı hali olan son elçinin yaşanılarak günümüze kadar gelen uygulamalarından ibarettir. 
 
Yazımıza başlık olarak seçtiğimiz cenneti beğenmeme lüksünü kendinde gören anlayış sahipleri şunu bilmelidirler ki, Allah herkesi yüce kurandan hesaba çekecektir. Bizler konuyu işlemeye çalışır iken kesinlikle şahıslar ile değil taşıdıkları düşünceleri dikkate alan ve fikirleri değerlendirmeyi esas alan bir metodu benimsemekteyiz. Sözü kimin söylediğinden öte söylenen sözün maksadını önemseyen ve ciddiye alan bir yöntemi kabul etmekteyiz. 
 
İlke ve prensiplerini Kuran ve onun indirildiği resulün kabul ve uygulamalarından ziyade daha çok rivayet ve İslam’ın dışındaki din, kültür, gelenek ve göreneklerden alarak kendisine alan açan ve Müslüman coğrafyada kendisine taraftar bulan bu anlayış sahiplerinin itikat esaslarını yüce Allah‘ın rızasından, nimetlerinden, cennetinden daha çok onun zatı oluşturmaktadır. Allah’ı görmek onunla konuşmak onun zatında yok olmak bunların olmazsa olmazlarıdır. Kuran tam aksine Allah’ın rızasının öneminden bahsetmektedir. 
 
Elçilerinden bile olsa Allah’ın zatıyla buluşmak ve onu görmek isteyenlere böyle bir imkânı vermemiştir. Bir örnek verecek olur isek: “ Musa, belirlediğimiz yere (Tura) gelip rabbi de ona vah yedince, “Rabbim! Bana kendini zatını göster, sana bakayım dedi. Allah’ta beni kesinlikle göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durursa sende beni görebilirsin.” Dedi. Rabbi dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Musa’da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.” ( Araf-143) 
 
Allah’ın zatı ile uğraşmanın, onu görmek istemenin doğru olmadığının çok açık ve net örneklerinden olan bu ayete rağmen bu düşünce sahipleri halen bu konuda zırvalamaya devam etmektedirler. Kutbu azmaları gavsları, şeyh ve Şıhları hocaları Allah’ı görürler onunla konuşurlar ve bunları büyük bir aymazlıkla da mensuplarına anlatırlar. Allah’ın iman edip Salih amel işleyenleri bu yaptıklarına karşılık vaat etmiş olduğu cenneti bile beğenmeyerek halen onun zatı ile uğraşmaya devem ede gelmekteler. Konumuzla ilgili bir örnek vererek ne demek istediğimizi izaha çalışalım. 
 
Eğer beni öldüreler Külüm göğe savuralar Toprağım anda çağıraBana seni gerek seni Cennet Cennet dedikleri Birkaç köşkle birkaç huriİsteyene ver onlarıBana seni gerek seni Yunus dürür benim adım Gün geçtikçe artar odumİki cihan da maksudum Bana seni gerek seni Çok iyi niyetle de söylenmiş olsa bile belli ki sözün sahibi Kuran’da ki bu ve benzeri ayetleri ya hiç bilmemekte ya da ciddiye almamaktadır. 
 
Tabi ki herkes yaptıklarının hesabını ahirette bireysel ve bire bir verecektir. Ama lütfen biran olsun düşünün ve söyleyin yukarıdaki şiirin Kuran ayetleriyle ve resullerin hayatlarıyla anlayış olarak uyuştuğunu söylemek mümkün müdür? Allah’ın canlarımız ve mallarımız karşılığında ciddi bir pazarlık neticesinde talip olup almamızı istediği cenneti ben istemem bana seni gerek seni isteyene ver onu demek ne anlama gelmektedir? Aman efendim uğraşacak başka bir konu yok mu da bunlar ile uğraşıyoruz diyenler olabilir. 
 
Ancak iman ettiğini söyleyenler kendi nefislerinde olanları Kuran’ın doğruları ile değiştirmedikleri sürece batıl ve batıcıların karşısında gerçek başarıyı yakalayıp izzet ve şerefin sahipleri olmaları mümkün değildir. Çok basit olarak görüp önemsemediğiniz fikri ayrılıkların her biri ana gövdeye giren küçük bir kurtçuk misali kocaman gövdeyi içi boş kof bir kütük haline getirmektedir. Bu günkü halimizde tam buna benzemektedir. İki milyara yakın İslam coğrafyasının dünya siyasetinde, ticaretinde, hukukunda, ahlakında ne de yaşantısında zerre miktarı en küçük bir emaresine rastlanmamaktadır. 
 
Unutmayalım yeniden bütün bir insanlığın ümidi ve kurtarıcısı haline gelmek istiyor isek İslam’a sonradan giren her türlü İslam dışılıkları terk etmek zorundayız. Diğer bir ifadeyle: Doğrudan alıp Kuran’dan ilhamı asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı. Bu bir hayal değil gerçek bir ümittir. Ümit edin zira ümitlerini kaybedenlerin kaybedeceği başka bir şeyleri kalmamıştır.
 
Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olun. 
 
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.