SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 2 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Prof.Dr.İlahiyatçı
Yazar Hayreddin KARAMAN
 
 
 
Makale Tarihi :  01.07.2020
Dâru?l-harb konusu
Bir önceki yazıda şöyle demiştik:
 
“Önce Alman bankasındaki paranıza tahakkuk eden faizin hükmünü açıklayayım. Türkiye’nin dâru’l-harb olup olmaması konusunu da gelecek yazıya bırakalım.”
 
Bundan altmış yıl öncesinden beri bu soru bana ve tabii diğer ilgililere soruluyor. Elbette soranlar arasında iyi niyetli ve öğrenmek isteyen insanlar da vardır. Ancak genel olarak bu soru masum bir soru değildir. Soranların önemli bir kısmının maksadı, Türkiye ve benzeri ülkeleri dâru’l-harb ve kâfir ülke ilan etmek, sonra yetkisi kendinden menkul veya yetkisiz kişiler tarafından seçilmiş bir kişiyi halife, Mehdî, Îsâ ilan etmek, onun etrafında toplanıp İslâm ve ümmet düşmanı kâfir ülkelerden ve istihbaratlarından aldıkları destek ile ülke içinde terör eylemleri yapmak, “Allahu ekber” diyerek kâfir ilân ettikleri Müslümanları boğazlamak; kadın, çocuk, yaşlı demeden ele geçirdikleri aciz insanlara esir muamelesi yapmaktır.
 
Aşağıda, fıkıh kitaplarından bu konuyu özetleyeceğim, burada şunu da eklemek istiyorum:
 
Bir ülkenin gayr-i Müslim ülke olması aynı zamanda harb ülkesi olmasını gerektirmez. Eğer bu ülkenin karşısında bir İslâm ülkesi varsa aralarında ateşkes, antlaşma, barış, İslâm’a göre de hayırlı olan bir amaçla işbirliği… ilişkileri içinde olmak caizdir. Bu ilişkiler kurulunca da o ülkeye karşı fiili savaş kuralları uygulanamaz.
 
Müslümanlar yıllardır İslâm ve ümmet düşmanlarının oyununa geliyorlar, fert, grup ve devletler olarak birbirlerini tekfir edip aralarında savaşarak kan, mal, servet, şeref ve izzet kaybına uğruyorlar.
 
Artık yeter!
 
Bir şekilde birleşelim ve gücümüzü, İslâm’ın ve ümmetin düşmanlarına karşı harcayalım!
 
Şimdi kadim fıkha soralım:
 
Bir ülkenin ilk defa İslâm ülkesi vasfını kazanması Müslümanların veya İs­lâm düzeninin hâkim olması ile gerçekleştiğine göre bunları kısmen veya ta­mamen kaybeden İslâm ülkesi yeniden harb ve küfür ülkesine dönüşür mü?
 
Bu soruya cevap arayan müçtehitler ikiye ayrılmışlardır. Ebû Yûsuf, Muhammed gibi müçtehitlere göre bir İslâm ülkesinde İslâmî olmayan hüküm­ler (düzen) hâkim hale gelir, açıkça icra edilirse ülke yeniden küfür ve harb ül­kesi haline gelir. İmam Ebû Hanîfe’ye göre ise, bir İslâm ülkesinin harb ve kü­für ülkesine dönüşebilmesi için üç şartın birden gerçekleşmesi gerekir:
 
a) Ül­kede İslâmî olmayan hüküm ve uygulamaların açıkça icrası (başka bir düze­nin hâkim olması),
 
b) Ülkenin, aralarında bir başka İslâm ülkesi bulunmaksızın harb ülkesine bitişik hale gelmesi,
 
c) Müslüman veya zimmî olduğu için İs­lâm’ın kendilerine can ve mal güvenliği verdiği kişilerin bu güvenliklerinin or­tadan kalkması.
 
İlk müçtehitler zamanında nazarî olarak yürütülen bu münâkaşa, Moğol­ların İslâm ülkelerini istilâsı ile fiilî ve amelî bir saha bulmuş, o zamanda ya­şayan fıkıh bilginleri, istilâya uğrayan ülkelerin durumunu münakaşa etmiş­lerdir. Ebû Hanîfe’nin ileri sürdüğü şartlar açısından meseleye bakan Hanefî fukahâsının görüşlerini, 827/1424 yılında vefat eden Muhammed el-Bezzâz, meşhur Fetâvâ kitabında şöyle dile getirmiştir: “Bugün kâfirlerin elinde bu­lunan (eski dâru’l-İslâm) ülkeler, şüphesiz İslâm ülkeleridir... Kâfir idarecile­rin idareleri altında bulunan memleketlerde cuma ve bayram namazlarını kılmak caizdir... Kabul edilmiştir ki illetin (hükmün dayanağı olan vasfın) bir parçası kaldıkça ona bağlı olan hüküm de kalır. Bu ülkelerin Moğol istilâsın­dan önce İslâm ülkeleri olduğuna ittifakla hükmetmiştik. Onların ülkelere hâ­kim olmalarından sonra da ezan, cuma ve cemaatle namazın açıkça îfâsı, şerîatin gerektirdiği şekilde fetva vermek, hüküm vermek ve öğretim yapmak, onların idarecilerinin itiraz ve engellemeleri olmadan yaygın bir şekilde yü­rütülmektedir. Bu ülkelere harb ve küfür ülkesi demenin mesnedi ve delili yoktur.” Halvânî (v. 448/1056) şöyle demiştir: “İslâm ülkesi ancak küfür ah­kâmının (düzeninin) yürütülmesi, İslâm’ın hiçbir hükmü ile hükmolunmaması, yerin harb ülkesine bitişik olması, orada hiçbir Müslümanın ve zimmînin mal, can ve namus güvenliğinin kalmaması halinde harb ülkesine dönüşür; bu şartların hepsi birden bulunursa harb ülkesi olur. Delil ve şartlar birbirine karşı gelir, çelişirse ihtiyaten İslâm yönü ağır basar; yani ülke, İslâm ülkesi olarak kabul edilir...” (el-Bezzâz, el-Fetâvâ, Mısır, 13210, C. VI. s. 310 vd.)
 
Prof A. Zeydân yukarıdakine benzer görüşleri inceledikten sonra günü­müze gelerek yabancı hâkimiyetine girmiş İslâm ülkelerinde ezan, cemaatle namaz gibi bazı sembol hadiseler (İslâmî şiarlar), evlenme, boşanma gibi birtakım İslâmî hükümler cari oldukça bu ülkelerin İslâm ülkesi sayılması ge­rektiği kanaatini ileri sürmektedir. (Ahkâmu’z-zimmiyyîn ve’l-müste’minîn..., Bağdâd, 1963. s. 21)
 
 
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.