Değerli okuyucularım, günümüzde yediklerimiz ve içtiklerimizin insan sağlığına maalesef faydadan daha çok zarar verdiğini düşünmek bile bizleri çok üzmektedir. Yaşantımız için tüketmek zorunda olduğumuz gıdalar nasıl olurda faydadan çok bizlere zarar verebilir diye itiraz etmemiz ve bu durumu kabullenmemiz mümkün olmamasına rağmen, baazı gerçekleri gözardı ederek yaşantımızı devam da ettiremeyiz. Bakınız temel gıda ürünlerimizden olan buğdayın kromozonlarının değiştirilmesi (örneğin,kavılca buğdayında 28 kromozon varken ) günümüzdeki moderin buğdayda 42 kromozon bulunmaktadır,hal böyle iken buğdayın sovuğa dayansın diye (28+14=42) kromozon şeklinde moderin ve verimli buğday diye üretime arz edilmesi sonucu,42 kromozonlu buğday da bu kez 23 bin guluten oluşumu meydana gelmiş oldu. Çay şekerinin glisemik indesi 59 iken,buğday ekmeğinin glisemik indesi 72 oldu,peki sonuç ne oldu?
Çok üretim ve hasılat elde edilirken,sağlık ve fayda azaldı çeşitli hastalıklar ortaya çıktı. Örneğin buğdayın ve diğer tahıl ürünlerinde bulunan Gluten; buğday, arpa, çavdar, mısır ve yulaftaki glutenin ve gliadin proteinlerin karışımı, ana protein kompleksini oluşturmaktadır.. Gluten proteini günlük hayatta tükettiğimiz besinlerin çoğunda bulunmaktadır. Buğday, arpa, yulaf, çavdar unu ile yapılmış her türlü yiyecekte; makarna, şehriye, erişte, kuskus, bisküviler, simit, dondurma külahı, ekmek, tarhana, irmik, krakerler, hazır salça, ketçap, çikolata, şeker gibi bir çok işlenmiş gıdada bulunmakla birlikte, içeceklerden boza, malt kullanılarak üretilen ,alkolsüz malt içeceklerinde de bulunmaktadır.Bu durum bizlere ne kazandırmakta ne kaybettirmektedir.Günümüzde gittkçe artan çölyak hastalığını duyuyor ve görüyoruz,acaba bu hastalığın oluşumunda etkisi var mı?
Çölyak Hastalığı nereden çıktı ?
Çölyak Hastalığı, genetik yatkınlığı olan kişilerde oluşan, ince bağırsağı etkileyen uzun vadeli bir hastalıktır. Bu kişiler glutenli ürünleri tüketemezler. Türkiye’de her 100-150 kişiden birinin çölyak hastası olduğu tahmin ediliyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilerinde kayıtlı hasta sayısı 67 bin kişi olsa da tanı konulamayan çölyak hastası sayısının 1 milyonda fazla olduğu tahmin ediliyor. Zirai ilaçların kullanıldığı tarım alanlarına yakın bölgelerde yaşayan hamile kadınların çocuklarının otizme yakalanma olasılığının yüzde 60 oranında daha yüksek olduğu, ABD'li bilim insanları, otizmin çevresel faktörlerle ilişkisini ölçen bir çalışma yürütmüşler günümüze kadar yapılan araştırmalara göre; hamilelik dönemindeki komplikasyonlar, viral enfeksiyonlar ve genetik bozukluklar otizmi tetikleyen faktörler arasında sıralanıyomuş.Buna göre; hamilelik döneminde zirai ilaçların kullanıldığı tarım alanlarına yakın bölgelerde yaşayan kadınların çocuklarının otizme yakalanma olasılığı diğerlerine göre yüzde 60 oranında daha yüksek. Üstelik anne, hamileliğinin son 3 ayında tarım ilaçlarına maruz kalıyorsa bu oran iki katına çıkıyormuş.
ABD'li otizm uzmanı Dr. Dan Rossignol "Çalışmaya göre zirai ilaçlar otizmi tetikleyen en önemli faktörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor diyor. Denekler hamilelik öncesi, dönemi ve sonrasında da incelenmeli, deneklerin çocukları da yakın takibe alınmalıdır. Bu da tabii ki zamanla olacak bir çalışma" ifadelerini kullanıyor. 970 gönüllü üzerinde yapılan deneyin detaylandırılması çalışmaları ve alt grupların incelenmesi ise halen sürüdüğü söyleniyor.
Çölyak hastalığından korunmak için glutensiz ürünler tükettilmesi gerekli iken; maalesef piyasada gulütensiz ürünleri bulmak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle çocuklarımızın kolaylıkla çölyak hastalığına yakalanmaları, şişmanlamaları işten bile değil. Şişmanlamaya mani olduğu söylenen baazı ürünlerde guluten yoktur iddiasıda doğru değildir. Zira gulutensiz gıdalarla yapılan diyetlerin de şeker hastalığı riskini arttırmaktadır,deniliyor. Çok kazanacağım diye tahılların genetiklerinde değişiklik yapanların,insanların sağlıklarına ne derece zarar verdiklerini hiç mi hiç düşünmüyorlar,herşey maddiyat için olunca bu kişilerinde hesapları ahirete kalıyor.
Kalın sağlıcakla..
|