SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 2 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar OSMAN COŞKUN
 
 
 
Makale Tarihi :  1.10.2021
Önce Yeryüzünü İfsat Ettiniz Sonrada Ölülerinize Ağıtlar Yakıyorsunuz

“ İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden hem karada hem dedenizler de bozulma meydana geldi. Allah onlara, yaptıkları kötülüklerin sonuçlarından bir kısmını tattırıyor ki, belki akıllanıp dönerler.”  ( Rum -41)

Sana iyilik olarak ne gelirse Allah’tandır. Kötülük olarak gelen de kendi yaptığın yanlışlardandır. Biz, seni insanlara elçi olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. (Nisa-79)

İman edenler olarak biz Müslümanlar kesin olarak şuna inanırız ki, Allah kullarına asla zulüm etmez. Allah zulüm ve zalimlik gibi kötü sıfatlardan kesinlikle uzaktır. Onun yaratması ve var etmesi bir maksat ve gayeye yöneliktir. O bizlerin hangimizin daha güzel iş ve amel işlediğinin ortaya çıkması için hayatı ve ölümü yaratmıştır. İlah olarak yeryüzünü ayaklarımız altına sermiş dağlarını yaratarak oralarda yollar ve otlaklarını yaratmıştır. Ayrıca yeryüzünü imara uygun hale getirerek insanoğlunun işini de kolaylaştırmıştır. Fakat insan denen bu varlık Allah’ın yeryüzüne koyduğu dengeyi, mizanı ne yazık ki, bozdu. Asli görevi dengeyi korumak iken hoyratça ve acımasızca bu kurulu düzeni yakarak, yıkarak yok ederek kendi kötü sonunu da hazırladı.

Allah’ın yeryüzünde fesat çıkarmayın, orayı bozmayın buyurmasına rağmen: “Biz ıslah edicileriz” demek suretiyle yalan söylemeye devam ettiler. Allah ise: “onların fesatçılar olduğunu” kitabı keriminde tekraren ifade etti. İman edenler Rablerinin kendilerine ikram ettiği her nimetin bir emanet olduğu bilinciyle yaşarlar ve o nimetin hesabının bir gün kendilerinden mutlaka sorulacağını hesaba katarak yaşarlar. Diğer bir ifadeyle: “Biz bu dünyaya sahip olmak için değil, şahit olmak için geldik ” bilinç ve şuuru ile hareket ederler. İslam bir denge dinidir. O hem dünya hem de ahiret için önemli kurallar koyarak: “ Allah’ın sana verdiği bunca mal mülk ile ahiret yurdunu kazanmanın yollarını ara ama dünyadaki nasibini de unutma! Allah’ın sana bolca ihsanda bulunduğu gibi sende insanlara iyilikte bulun ve sakın memlekette yeryüzünde zorbalık ve bozgunculuk peşinde koşma zira Allah, bozguncuları sevmez.” ( Kasas-77)

Hem yeryüzü hem de gökyüzü için belirli dengeler ve düzenler koyan Allah gökyüzü için koyduğu kurallara insanoğlunun müdahalesine ve orada düzeni bozmasına asla müsaade etmemiştir. Mesela, güneşe yaklaşmasına müsaade etmemiştir.  Ancak insana verdiği akıl ve irade sonucu yeryüzünde ki düzen ve ahengin sağlamasını ona bırakmıştır. Bunun da nasıl olacağını veya olması gerektiğini gönderdiği vahiyler ve bu vahiylerin yürüyen hali olan elçiler ile kayıt altına aldırmıştır. Yeryüzünde düzenin, huzurun, barışın, mutluluğun ancak Allah’ın koyduğu kurallar ile sağlana bileceğini ona tekraren hatırlatarak. “kalpler ancak Allah’ın zikri Kuran’a uymakla mutmain, tatmin olur” buyurarak onun başka kanun ve kurallara itibar etmemesi gerektiğini de söylemiştir.

Allah’ın koyduğu kurallara itibar edip onu ciddiye alarak hayatlarının kuralları haline getiren toplumların yeryüzünü nasıl imar edip barışı sağladıklarına tarih şahitlik etmektedir. Bu dönemlerde evsiz barksız insan kalmadığı gibi göçmen kuşların ve diğer hayvanların gidiş ve geliş güzergâhlarına yuvalar yapıp Müslüman bir ülkede hayvanlar acından ölüyor demesinler diye yiyecek ve içecekler bırakmışlardır.  Merak eden kardeşlerim son cihan devleti olan Osmanlı devlet tarihine bakabilirler.

İslam’ı ve onun kurallarını hayatlarına uygulayan sonrada tarih sahnesinden silinen bu toplumlar ile ilgili bizlerin edindikleri bilgiler doğru olmayıp birçoğu İslam’a ve Müslümanlara düşman kalemler tarafından yazılıp çizilen yanlı ve yanlış aktarımlardır. Yaklaşık yüz yıldır bu insanlara tarihleri bile doğru olarak anlatılmamaktadır. Bundan dolayı da doğru dürüst insan yetiştiremiyoruz. Göklerin hâkimiyetini kendi üzerine alan Allah yeryüzündeki düzenin sağlanması için bir takım kurallar koymuş ve buradaki düzeni sağlama işini biz insanlara bırakmıştır.

Yeryüzünde barışın, huzurun, sükûnun ve güvenin tam olarak tesis edilip sağlanması ancak Allah’ın yeryüzü için belirlediği kanun ve kuralların tam olarak uygulanmasıyla mümkün olacaktır. Aksi halde insanoğlu kıyamete kadar bu huzurdan mahrum kalacaktır. Yaşadığımız dünyayı yaşanılmaz hale getirip bozan fitne ve fesat yani ifsat pisliğinden uzak durmamız konusunda rabbimiz bizleri sürekli uyarmaktadır. Fesatçıların ve fesadın tanımını yapıp bu konuda gerekli bildirimleri yapmaktadır. Konumuzu bir ayet meali ile biraz daha açalım:

“ Yeryüzünde Allah’ın hükümlerinin uygulanmasına mani engel olan baskı ve zulüm ortadan kalkıp hüküm yalnızca Allah’ın oluncaya kadar buna mani olan her türlü düşünce sistem ve ideoloji ile mücadele edip savaşın, eğer savaşa son verirlerse zalimlerden, saldırganlardan başkasına düşmanlık yoktur.” (Bakara-193)  Bu ayetten hareketle yeryüzünde Allah’ın koyduğu ilkelerin uygulanmasına mani olan her türlü sistem, yönetim biçimi, idari şekil fitnedir. İman edenlerin ve imanlarında bir fayda görenlerin bu tür düşünce sistemleriyle mücadele edip din Allah’ın oluncaya kadar mücadele etmeleri onlar üzerine farzdır. Aksi halde bu dünyada huzura hasret kaldıkları gibi ahirette de kaybedenlerden olacaklardır. Bu ve buna benzer ayetlere yüce Kuran’da sıkça rastlamak mümkün iken konunun anlaşıldığını var sayarak bu ayetle yetinelim.

İlk insanın var edildiği günden itibaren yeryüzünde hak ve batıl arasındaki mücadele devam edip gelmektedir. Yüce Kuran bu mücadeleyi Adem (as.)ın iki çocuğu arasında geçen olay veya olayların tespitiyle bizlere aktarmaktadır. Unutmayalım nerede insan var orada problem var problem yoksa insanda yok demektir. Fitne kazanı kıyamete kadar kaynamaya devam edecektir. Biz iman edenlerin görevi ateşe bir odun atmak değil bir damla bile olsa su ile söndürmek olmalıdır.  Önemli plan fitne ve fesat ile nasıl ne şekilde ve nerede mücadele edeceğimiz bilinç ve şuuruna sahip olmaktır. İşte tam bu noktada Allah’ın gönderdiği vahiy ve elçiler devreye girerek bizlerin işlerini kolaylaştırmaktadırlar.

İnsanlık tarihinde fitne ve fesatçılar ile en güzel ve başarılı mücadeleyi Allah’ın insanlar içerisinden seçtiği peygamberleri vermiştir. Allah onların her birisinin verdiği mücadeleyi başarılı kabul ederek onların tamamından razı olmuştur. Bu konuda Allah’ın kendisinden razı olmadığı ve birisini diğerinden üstün tuttuğu hiçbir peygamberi yoktur. “İnananlar şöyle desin:  “ Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya verilenlere ve nebilerine Rableri katından indirilenlere iman ettik. Bunlardan hiç biri arasında ayırım yapmayız. Biz Müslüman olmuş olanlarız.” (Bakara-136)

Müslüman olduğunu söyleyenler fitne ve taraftarları ile mücadele etmeleri gerekir iken asli vazifelerini yapmayarak Allah’ın elçilerini bir birleri ile kıyaslayıp hangisinin daha üstün olduğu ile ilgili yapmacık ve hakikatten uzak gündemler ile ömürlerini tamamlamaktadırlar. Yine onlar birbirleri ile uğraşıp kendi aralarında savaşarak kan dökerek esas fitne ile mücadele etmeyi imanlarının esasları haline getirememişlerdir. Bunu fırsata dönüştüren ve yeryüzünü fesada verip yaşanılmaz hale getiren İslam düşmanları inananların hatta inanmayanların kanlarını dökmekten bir an geri durmamaktadırlar.

Biz iman edenler gerçekleşmesi mümkün olmayan ham hayaller peşinde ömürlerini tüketen veya tüketmeye çalışan insanlar değiliz. İsteyip arzu ettiklerimiz bizlerden önceki inananlar tarafından hayatın kuralları haline getirilmiş olup ister inansın ister inanmasın mutlu, mesut ve huzur içerisinde birlikte yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Bu toplumlarda hâkim olan irade Allah ve onun gönderdikleri vahiyler olmuştur. Bunun dışında tarihin hiçbir döneminde insanlık huzur görmemiştir. Huzur İslam’dadır diyenler İslam’ın düşmanları tarafından sürekli huzursuz edilmektedirler. Mesele fitnecilerin çıkardıkları fitne ve fesat ile kazandıkları ayrıca servetlerine kattıkları paralardır.

Gerek son vahiy olan yüce Kuran gerek ise Kuran’dan önce gönderilen vahiylerde bu vahiylere iman edenleri muhatap alıp onları ciddi anlamda uyarıp ikaz eden ayetler vardır. Tamamının iman edenlerden oluşacağı bir toplum zaten tarihin hiçbir döneminde mümkün olmamıştır. İman edenler olduğu gibi etmeyenlerinde olması gayet normal ve tabidir. Unutmayalım insanları zoraki iman etmeye zorlamak ki böyle yapmak kesinlikle doğru değil ancak gizli münafık üretir. Kuran’da ki ayetlerin bir kısmının “Ey iman edenler! Şunları yapmayın, şunlardan kaçının” gibi ifadeler ile başlaması günahın iman edenler içinde mümkün olabileceğini göstermektedir.

Yeryüzünün fitne ve fesat çıkarılarak yaşanılmaz hale getirilmeye başlanmasının tarihinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu ifade etmiştim. Yüce Kuran yeryüzünü ifsat edip bozan bir takım otoritelerden bahsetmektedir. Bunlar yaşadıkları toplumları gurup ve sınıflara ayırarak önce zayıflatıyorlar sonrada canlarına okuyorlar. Bu sistemli ve organize gücün temsilcisi “Firavun, Haman ve Karun’dur”  Diğerlerini burada zikretmek yazımızın kapasitesini aşacağı için bu örnek ile yetiniyoruz. Firavun öldü ancak Firavun vari mantık ve düşünce devam ediyor.

Dünyayı adeta yakan fitne ateşi tarihteki bilinen ismiyle haçlı seferleri ile daha sistematik olarak başlamış olup günümüzde de hız kesmeden devam etmektedir. Halkı Müslüman coğrafyayı işkâl eden ve bir zamanlar ABD. nin başında bulunan Bush bu hareketin bir haçlı seferi olduğunu çekinmeden söylemişti. Ancak Müslüman halk bir birini kırmaktan fırsat bulup da bu fitneye hep birlikte karşı koyamadılar. Fitne ateşinin ortaya çıkıp dokunduğu herkesi yakmasının en önemli nedeni: İnsanoğlunun Allah’ın kendisi için gönderdiği ve hayatının kuralları haline getirmesini istediği ilahi vahiylere sırt dönüp ondan yüz çevirmesiyle başlamıştır. Hayatın dışına atılan ilahi kurallar bundan sonra dirilere değil ölülere hitap eden ve belirli ritüellere indirilen önemsizleştirilen bir konuma geriletince fitne ateşi daha çok yanmaya başladı. Neden ise son yüz elli yıldır bu ateş Müslüman coğrafya halkını yakıp kavurmakta. Kendileri bile mahiyetini ve uygulana bilirliğini tam olarak bilmedikleri bir takım insan aklının ürünü olan sistem ve yönetim biçimlerini Müslüman halka: “Size demokrasi getireceğiz” diyerek o halkları darmadağın edip yurtlarından yuvalarından, ırz ve namuslarından ettiler ve halende etmeye devem etmektedirler.

Dünyayı yaşanılmaz hale getiren ve bütün kutsallara savaş açan demokrasi fitnesinin ateşinin sönmeye başladığı her dönemde bir Müslüman ülke daha işgal edilerek ateşin üzerine adeta benzin dökülmektedir. Bir zamanlar Osmanlının atının özengisine tutunup yardım isteyen batı ve batılın temsilcileri bu hallerinden kurtuldular durum tersine döndü ve Afganistan halkının bir kısmı celladına aşık olan mahkum misali uçakların tekerlerine yapışarak zalimlerden merhamet dilenir hale gelmiştir. İnsanı ifsat eden zihniyet tabi bununla yetinmedi yeryüzünü de ifsat edip yaşanılmaz hale getirdi. Allah’ın bir ölçüye göre yaratıp yeryüzüne yaydığı güzellikleri acımasızca ve hoyratça kullandı sömürdü, semirdi semirdikçe de azmaya ve azgınlığına devam etti.

Kapitalist zihniyet gölgesinden istifade etmediği her ağcı kesti ranta paraya dönüştürmediği her şeyi yok etti. Yerleşim yerleri pardon villalar için balta girmedik ormanları yakıp küle çevirdi, dereleri, nehirleri çayları, gölleri hatta denizleri kirleterek kendi kıyametini diğer bir deyişle kötü sonunu hazırladı. Yeryüzündeki yaptığı tahribat ve kirlilik hem kendisini hem de kendi dışındaki bütün canlıların hayatlarını olumsuz etkiledi hatta iklim değişikliklerine neden oldu. Dere yataklarına evler inşa edip eşyanın tabiatına aykırı hareket ederek sel baskınlarından sonra bu akılsız davranışını kadere bağlayıp ölülerinin arkasından ağıtlar yaktı.

Bütün bu olumsuz ve kötü gidişattan kurtulmanın tek çaresi ilahi yasalara teslim olup hem afakta hem de enfüste bu yasaları ciddiye alıp yaşamak olmalıdır. Diğer bir ifadeyle fabrika ayarlarına dönmek zorundayız. Aksi halde fitne ateşi sadece içimizdeki beyinsizleri yakmakla kalmayacak bizleri de yakıp kavuracaktır. Yeryüzünü ifsat edip yaşanılmaz hale getirenler top yekûn birlikte hareket ederler iken ne acı ki Müslüman coğrafya darmadağın ve sefilleri oynamaktadır.  Bir birleri ile uğraşan bu halklar burunlarının dibinde yanan fitne ateşini görememektedirler. Küfür tek millet olmuş ve organize şekilde Müslüman coğrafyayı lime lime doğranmaktadır. Ne yazık ki onlar “ Ümmetin yetmiş üç fırkaya bölünmüşlüğünün” fazileti ile övünüp durmaktadırlar. Oysa Kuran tekraren bölünüp parçalanmayın diye ikaz etmekte iken onlar halen bölünmeye devam etmektedirler. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.

 

First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Gelin şu zekâtı bir düzene koyalım! ...
............................................
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Faruk BEŞER
 Özürlüler ve Allah’ın Adaleti meselesi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Müslüman demokrasiye razı olur mu sahip çı ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Eskiden ve Şimdi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Müslümanlarda Akıl Tutulması ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Söylemler İddia, Eylemler İse İspattır ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Allah'tan Kimler Korkar ? ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Tarihin Son Sayfası ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 İyi bir çocuk yetiştirmek isteyen anne-bab ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 De ki; Yeryüzünü Dolaşın.. ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.