SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 1 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Prof.Dr.İlahiyatçı
Yazar Hayreddin KARAMAN
 
 
 
Makale Tarihi :  25.06.2017
Çocukluğumun bayramları
8 yaşıma kadar Çorum’da idim. 1940 yılında altı yaşımda olduğuma göre bu yıllardan itibaren bayramların nasıl gelip geçtiğini az çok hatırlıyorum.
 
İki olay sebebiyle şehir ıssız hale gelirdi; biri sokağa çıkma yasağı sebebiyle herkesin evinde kaldığı nüfus sayımı günü, diğeri ise erkeklerin bayram namazı kılmak üzere camilere gittikleri bayram sabahları. Birincisinde çocuklar da sokağa çıkamayacağı için yalnızca pencereden bakarak ıssız sokağı görüyorduk; tek canlılar yasağı dinlemeyen kediler ve köpeklerle nüfus sayımı görevlileri olurdu.
 
Pek hoşlandığım ve şimdi tarif edemediğim duygular yaşadığım ikinci tenha sokak manzaraları ise bayramın birinci günü bayram namaz saatinde olurdu. Bu saatte namazla yükümlü olmayan çocuklar sokağa çıkabilecekleri için kalkar, sokağa çıkar, her yer bana aitmiş gibi bir duygu içinde uygun bir yerde camiden çıkıp gelecek olan büyükleri beklerdim. İlk gelenler konu komşu ise beni ve emsalimi okşayıp yollarına devam ederler, bu da bize mutluluk verirdi. Bizimkilerden biri (dedem, dayım, babam…) görününce koşarak onlara kavuşur, birlikte eve girmenin hazzını yaşardım.
 
Bayram yemekleri herkesin kesesine göre farklı olsa da günlük yemeklerinden farklı olurdu. Bu farklılığı oluşturmak için ev hanımları birkaç gün öncesinden başlayan hazırlıklar yaparlar; börekler, baklavalar imece usulüyle de yapılırdı.
 
Biz çocuklar yemeğin bir an önce bitmesini, ellerin yıkanıp öpülmeye hazır hale gelmesini sabırsızlıkla beklerdik. Eller öpülünce bayram harçlıkları alınır, sonra mahallede komşulara gidilir, buralardan da şekerler ve/veya harçlıklar gelir, sonra akrabaya gidilir, harçlıklar biraz daha artar ve artık bayram yerine gitme ve cepleri hafifletmenin zamanı gelmiş olurdu.
 
Şehrin uygun bir mahallinde bayram yeri kurulurdu. Biz çocuklara göre burası bir cennetti, oradan oraya koşar, bütün oyuncak ve eğlencelerden nasiplenmek isterdik. Mahfe diye bir şey vardı, karşılıkla dörder kişinin oturabileceği ağaçtan yapılmış bir salıncak, belli bir paraya belli bir müddet kol gücüyle bizi  sallayan mahfeci süre gelince “yandıııı” diye bağırır, bir sallanma ile yetinenleri indirirdi. Yanan ise “para” idi, ama boşa yanmıyor, ateşi ile bizi bir süre sallamış oluyordu.
 
Dönme dolap, cambaz, hokkabaz, tel halata takılmış makara ile kayma gibi eğlenceler vardı. Bu son alette halata takılı makaranın iki tarafında tutamak vardı, iki elle bunlar tutulur, başta bizi tutan görevli salınca yukarıdan aşağıya doğru gittikçe hızlanarak kayardık, sona yaklaşınca da güçlü bir görevli yakalayarak karşı direğe çarpmadan durmamızı sağlardı. Bugün pek çok aracı bulunan adrenalin duygusunun o günlerde bu kadarcık az ve basit araçları vardı.
 
Bayram günleri boyunca bayramlaşma ziyaretleri devam ederdi; bayramlıklarını giymiş büyükler ve küçüklerin, kadınlar ve erkeklerin renkli görüntüleri de ilgimizi çekerdi.
 
Yaşımız bayram namazına gidecek seviyeye gelince büyüklerimizin yanında camilere gitmeye başladık. İlk yıllarda sabah namazı ile bayram namazı arasındaki süreyi dolduran vaazdan fazla bir şey anlamazdık, uyukladığımız da olurdu, ama bayram namazının başlayacağını bildiren müezzinin okumaları başlayınca canlanır, heyecan içinde namaza katılır, tarif edilen bayram namazında hata etmemek için de çaktırmadan yanımızdaki büyüğümüzü takip ederdik.
 
Bir hatıra ile yazıyı bitirelim:
 
Uzunca bir süre ezan Türkçe okunduğu gibi cami içindeki bayram tekbirleri de “Tanrı uludur, Tanrı uludur, Tanrıdan başka yoktur tapacak, Tanrı uludur…” şeklinde okunurdu. Bir bayram namazında yine Türkçe tekbir başlayınca dindar ve cesur bir ağır ceza reisi (hakim) kasıtlı olarak oturduğu müezzin mahfilinden şöyle seslendi: Ey cemaat, Türkçe ezan talimatı cami içindeki tekbire şamil değildir, tekbirimizi aslına uygun alalım, Allahu ekber Allahu ekber…”. İş yalnızca müezzinlere ve imamlara kalsaydı ne yaparlardı bilmiyorum, ama cemaat büyük bir heyecan ve haz içinde oldukça yüksek sesle yıllardır hasret kaldıkları tekbiri okumaya başladılar. Ağlayanlar ve nara atanlar da eksik değildi.
 
O bayram günlerinde ev sohbetlerinin baş konusu artık bir kahraman olan ağır ceza reisinin bu davranışı olmuştu.
 
Şimdi ne sokaklar boşalıyor, ne bayram namazından sonra tanıdıkları bekleyecek köşe başları var, ne bayram yerleri var, ne de bizi mutlu eden ve ceplerimizi boşaltan basit eğlenceler; çocukların bugünün bayramlarını nasıl hissettiklerini merak ediyorum!
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.