SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 3 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar OSMAN COŞKUN
 
 
 
Makale Tarihi :  1.06.2021
Kur’an’da Olmayan Peygamberin Hayatında Olur mu?
Allah’ın gönderdiği vahiyleri ve onların gönderildiği elçileri yanlış anlama, yorumlama ve kendi mecrasının dışına çıkarıp kendi istedikleri bir elçi porto tipi veya modeli oluşturma girişimleri insanlık tarihi kadar eskidir. Allah’ın gönderdiği elçiye iman etmek yerine hep kendilerinin hayal edip rüyalarını süsleyen bir peygambere iman!  Etmeyi tercih etmişlerdir. Bu zihniyet sahipleri önce kendilerinin sonrada kendi dışındaki insanların normalde sahip olmadıkları veya olamayacakları bir takım olağan üstü özellikleri peygamberlere atfederek veya isteyerek elçiyi örnek alınır olmaktan çıkararak bu dünya hayatından kovmuşlardır.
 
Dünyada örnek alınmayarak kovulan Allah’ın elçilerinin yerine kendileri aralarından birtakım insanları din de örnekler ve liderler edindiler. İşte bundan sonra Allah’ın dininin mensupları lime lime, kılcal damarlarına varıncaya kadar bir daha bir araya gelemeyecek şekilde parça parça bölündü. Çünkü herkes kendi cemaat, mezhep, tarikat ve oluşturduğu yanlış peygamber telakkisini din edinerek varlıklarını sürdürme yolunu tercih etmişlerdi.
 
Peygamberler yerine koydukları din adamlarını rabler edinerek cehenneme doğru yol almaya devam ettiler. Kuran’daki ayetleri üzerlerine almayan bu ayetlerin Yahudi, Hristiyan, müşrik, münafık, Ebu Leheb hakkında indiğini söyleyen bu gruplar böylelikle kendi durumlarını temize çıkarmaya çalıştılar. Böylelikle çağdaş ve modern diye lanse ettikleri kâfir ve müşrik aynı zamanda sekiler yani Allah’ı ve onun elçilerini hayattan kovan İslam dışı yönetimlerini ve onun liderlerini gözden uzak tutarak yüce Kuran’ın ayetlerini tarihin sadece belirli bir dilimine ve belirli bir insan grubuna ait kılarak kendi yaptıkları zalimliklere kılıflar uydurdular. Oysa kuranın mesajı çağlar ve zaman ötesi bir özelliğe sahipti.
 
Yukarıda örneklerini verdiğimiz uygulamayı kimin ve kimlerin yaptığına takılıp kalmadan bu gün bunları kimlerin yaptıkları üzerine yoğunlaşarak meselenin çözümüne bir nebze olsun katkı sağlamış olacağız. Bizler yüce Kuran’da olmayan bir emrin, bir yasağın, bir ibadet tarzının gönderilen elçilerin hayatlarında olmayacağını veya olamayacağını yine aynı zamanda elçilerin hayatlarında itikatları ve amelleri haline dönüştürdükleri her hususunda kendilerine gönderilen vahiylerde yer aldığını vahiy patentli olmayan hiçbir hususun kendilerini elçi gönderen makam tarafından kabul edilmediğini iddia etmekteyiz.
 
Zira dinin sahibi sadece Allah’tır hiçbir elçi din koyucu olmayıp Allah tarafından kendilerine verilen emir ve yasakları harfiyen yerine getirmek zorundadır. Onlar Allah’tan aldıklarını olduğu gibi muhataplarına götürmek zorundadırlar. Aksi halde onun elçilik görevini yapmamış kabul edilirler. Yüce Kuran’dan öğrendiğimize göre Allah tarafından seçilen bütün elçiler salat ve selam hepsinin üzerine olsun kendilerine verilen elçilik görevini harfiyen yerine getirmişlerdir. Bu konuda Allah onlardan razı olmuş onlarda kendilerini elçi seçenden razı olmuşlardır.
 
Buradan anlıyoruz ki, problem ne Allah’ta ne de onun elçilerinde. Problemin ve sorunun kaynağı gönderilen vahiylerden uzaklaşan ve rabbini hesaba katmadan kendi kanaat ve görüşlerine göre yeni bir din icat eden insanoğludur. Allah’ın kendileri için gönderdiği vahiy ve elçileri kifayetsiz gören insanoğlu daha dindar olmak adına, gönderilen dini bozdu. Kurana göre bunu yapanların ilki Yahudiler ikincisi Hristiyanlar üçüncüsü ise günümüz insanıdır. Zira ; “ Sebebin hususi olması hükmün umumi ligine mani değildir.”
 
Şimdi konumuzla ilgili birkaç ayet meali vererek maksadımızı açıklamaya çalışalım: “ (Yahudiler) Allah’ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini, din adamlarını ayrıca Meryem oğlu Mesih’i rabler din koyucular edindiler. Oysa onlar tek bir ilah ’tan başkasına asla kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Zira Allah’tan başka bir ilah yoktur. O, onların koştukları bütün şirk unsurlarından münezzehtir ve yücedir.” ( Tövbe- 31)
 
Konumuzla ilgili ikinci ayetimizi de verelim: “ De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze Kuran’a geliniz. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi denk tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. ( Heva ve heveslerini, Rahiplerini, bilginlerini, Elçilerini, ağabeylerini, liderlerini, şeyhlerini, çıkarlarını, makam ve mevkilerini, kariyerlerini ve bunların dışın da hiçbir güç ve otoriteyi Allah ile aramıza giren ne varsa bunların hiç birisini ilah edinmeyelim.) Şayet bütün bunlara rağmen onlar yine de ilgi göstermeyip yüz çevirir iseler, deyin ki: Şahit olunuz ki, bizler Müslimleriz. Allah’a  Allah’ın koyduğu ölçüler içinde kayıtsız şartsız teslim olanlarız”.! ( Ali İmran-64)
 
Başka bir ayette ise şöyle buyurulmaktadır: “Allah’a ve elçilerine inanmak istemeyenler, Allah ile elçilerinin arasını ayırmak amacıyla; “ Elçilerin bazısına inanırız, bazısına da inanmayız” diyerek, inkâr ile iman arasında bir yol tutmak isterler.” ( Nisa- 150) Konumuzla alakalı ayet sayı ve örneklerini artırmamız mümkün iken bu kadarıyla yetinmeyi uygun görmekteyiz. Arzu edip isteyen kardeşlerimiz yüce Kuran’a başvurmak suretiyle daha fazla malumat sahibi olabilirler.
 
Evet, bu gün halkı Müslüman coğrafya yazımıza başlık olarak seçtiğimiz konuda tam bir bilgi kirliliği yaşamaktadır. Her coğrafya halkının Allah, elçileri ve Kuran hakkındaki görüş ve düşünceleri bir birlerinden çok farlı ve çelişkilidir. Bu halkların beslendiği fikir kaynakları da bir birinden oldukça farklıdır. Bunların çok azının dini kaynaklarını birinci dereceden Yüce kuran oluşturur iken, büyük çoğunluğun temel düşüncelerini kuran dışı ve Allah tarafından hiçbir şekilde koruma altına alınmayan insan kaynaklı ve daha çok elçilere nispet edilen sözlerden oluşmaktadır.
 
Her ümmet istisnasız elçileri ister hayatta iken ister ise onun vefatından sonra elçinin yapmadığı ve söylemediği birçok hususu ona atfetmekten asla çekinmemişlerdir. Normalde gönderilen hiçbir elçinin söylemesi ve yapması asla doğru olmayan fiilleri ve sözleri onlara atfede bilmişlerdir.
 
Bunun böyle olduğunu yüce kuran bize şöyle açıklamaktadır: “Allah: Ey Meryem oğlu İsa, Allah’ın yanı sıra beni ve annemi de ilah edinin dedin. Diye insanlara  sen mi söyledin.? Dediği zaman, İsa şöyle cevap verecek. Haşa rabbim, seni tenzih ederim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Şayet bunu söylemiş olsaydım, sen onu mutlaka bilirdin.
 
Zira sen. Benim içimi de dışımı da bilirsin ama ben senin zatının sırrını bilemem. Şüphesiz ki tüm bilinmeyenleri bilen sensin, yalnız sen. Sen bana neyi emrettiysen, ben onu onlara söyledim. Sizin de benimde Rabbimiz sahibimiz olan yalnız Allah’a kulluk edin dedim. Ben aralarında bulunduğum sürece, onların yaptıklarını görüyor ve biliyordum ama sen beni vefat ettirip canımı aldıktan sonra, onların neler yaptıklarını bilen ve gören sensin. Zira her şeye ta başından beri şahit olan sensin.” ( Maide- 116-117)
 
Elçilerin tamamı yaşadıkları sürece şayet kendilerini elçi seçen makamın belirlemiş olduğu bir kurala aykırı davranmışlar ise ki bu sözlü veya fiili olabilir Allah onların bu hatalarını anın da düzeltmiştir. Aksi halde düzeltilmeyen davranışlar ümmetlerinin hayatlarında din olarak anlaşılıp yaşanacaktı. Elçilerin kimisinin uyarıldığı kimisinin ise içerisinde bulunduğu davranışı hemen terk etmesini isteyen rabbimiz bu konuda hiçbir keyfiliğe müsaade etmemiştir.
 
Elçilerin hayatta oldukları zaman dilimlerinde elçiler adına konuşma imkânı ve fırsatı bulamayan bu zihniyet sahipleri her canlı gibi elçilerin ölüm acısını tadıp ahirete irtihal etmesiyle bu konuda kendilerine oldukça müsait alanlar açtılar ve günümüz itibariyle bu alan mezhebini, meşrebini, tarikatını, şeyhini, Şıh’ını görüş ve ideolojisini elçiler kanalıyla onaylatma makamı olarak art niyetli bir şekilde hurafe üretmeye devam etmektedirler.
 
İslam dışı bu görüş ve düşüncelerini yüce kurana ve elçilik makamına onaylatmaya pek hevesli olan bu düşünce sahipleri bir kez olsun taşıdıkları düşüncelerin kuran ve elçilik makamına aykırı olduğunu asla düşünmezler. Sapkın ve sapık ne kadar İslam dışılıklar var ise bunların aziz İslam’a uygun olduğunu her fırsatta dillendirmektedirler. Ve bunu elçilerin ağzından çıktıklarını söyledikleri ve daha çok menkıbe ve hadis adı altında yürütmektedirler.
 
Böylelikle de kendi hizip ve cemaatler liderlerine alan açmaktadırlar. Çünkü elçilerin bunların söylediklerine cevap verme itiraz etme imkânları kalmamıştır.  Bu alanı boş bulup istedikleri gibi kullanan bu insanlar “ İsa şöyle dedi, Musa şöyle dedi, son olarak da söylediklerinin kurandan zannedilmesi için ağızlarını eğip bükerek Gale resulüllah” demek suretiyle indirilen dini değil giydirilen dini bu topluma pompalamaktadırlar.
 
Dikkat eder iseniz çok uzun bir zamandır Kuran üzerinden İslam anlatılmamaktadır. Zannımca bunun en büyük nedeni çok şükür Kuran metninin orijinalliğini korumuş olmasıdır. Kuran ayetlerine heva ve heveslerine uygun uçuk ve zorlama mana veremiyor olmalarıdır. Şayet bunu yaparlar ise maksat ve niyetlerinin kötülüğünü de açık etmiş olurlar. Bu tür yorumların iman edenler nazarında bir kıymeti harbiye si zaten yok.  Son dönem meal çalışmaların da Tarih Selcilerin ve modernizemin etkisi altında kalarak yaptıkları meallerde türban başörtüsü, faiz ve kurban yoktur diyen mealistleri zaten kimsenin ciddiye aldığı da yoktur.
 
Elçilerin Allah’ın dini söz konusu olunca bu konuda heva ve heveslerinden hiçbir şey konuşamayacakları kendilerini elçi olarak gönderen yüce Allah tarafından kesin kurallara bağlanmıştır. Zira hiçbir elçi Allah’ın dininin ortağı değildir. Onlarda Allahtan kendilerine ne indirilmiş ise ona iman etmişlerdir: “Elçi, Rabi’nden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de iman ettiler. Her biri; Allah’a, meleklerine, kitap ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “ Onun peygamberlerinden hiç birini diğerinden ayırt etmeyiz.” Ey rabbimiz! İşittik ve itaat ettik. Senden bağışlanma dileriz. Sonunda dönüşümüz yalnız sanadır.” (Bakara-285)
 
Evet,
 
Elçiler kendi belirledikleri iman esaslarına değil kendisini elçi seçen makamın belirlediği esaslara iman ettiklerini yukarıda mealini verdiğimiz ayetle itiraf etmiş olmaktalar. Bu da şunu net olarak ortaya koymaktadır ki, hiçbir elçi Allah’ın dini söz konusu ise kendisine gönderilen vahye alternatif veya vahyi hafife alan ve yok sayan bir söz söyleyemez. Ne yazık ki günümüzde mevcut durum işler acısı. Bir konuda Allah bir şey buyuruyor peşinden peygamber de şöyle buyuruyor demek suretiyle Allah ile peygamberinin arasını açmaktadırlar. Elçilere isnat edilen her sözün veya hadisin o elçiye ait olup olmadığının gönderilen vahiyle yani Kuran ile test edilmesi kesinlikle gerekmektedir. Bu konuda asla müsamaha gösterilmemelidir.
 
Bizler iman ediyoruz ki hiçbir elçi, peygamber kendisine indirilen vahye aykırı davranamaz ve bu konuda herhangi bir sözde söylemez. Yukarıda mealini verdiğimiz Maide suresi yüz on altı ve yüz on yedinci ayetler bu durumu net olarak açıklamaktadır. Hz. İsa as. ın kıyamet günü yapacağı itiraftan bunu net olarak anlamak mümkündür.
 
Peki!
 
Aynı sahneyi alıp Muhammed as. ın şahsın da uygulamaya koyalım. Kendisine bir milyona yakın söz pardon hadis ve bir o kadar da değişik fiiller isnat edilen elçi bunları yapanlardan şikâyetçi olmayacak mı? Allah’ın sadece kendisinin bildiği ve hiçbir beşere insana bildirmediği konularda sayfalarca hatta ciltler dolusu kitaplar yazıp peygamberi konuşturanlara ne demeli. Örnek mi? İşte size örnek: Kıyamet son saatin bilgisi,  uydurdukları şefaat, kabir azabı ve miraç gibi konular şu anda aklıma gelen örnekler bunlar. Halkı Müslüman coğrafyanın kurtuluşu kendilerine din olarak anlatılan her şeyi yüce kuran ile sorgulayarak kabul etmekten geçmektedir. Şair ne de güzel söylemiş: “Doğrudan Kuran’dan alıp ilhamı asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı “ İslam’ı hem anlatmak hem de yaşamak isteyenlere âcizane tavsiyemiz budur. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.
 
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.