Edebiyat dünyasının ünlü isimlerinden Behçet Necatigil “Ya ümitsiniz ya da ümit sizsiniz; ya çaresizsiniz ya da çare sizsiniz.” diyerek tarihe iz bırakan bir söz söylemiştir.
Ölümden gayri ne varsa ümittir. Ümidin bitmesi hayata yenik düşmektir. Yenilgiye doymayan pehlivan gibi olunursa başarı çok daha yakındır.
Hayat; hayalleri olmayanların, geçmişten ders almayıp geleceğe yatırım yapmayanların, anın kıymetini bilmeyip eline geçen fırsatlardan faydalanmayanların yüzünü güldürmez.
Başarı elde edenler hayalleri olup bu hayali için yatırım yapanlarındır. Hayali büyük olanlar adımlarını büyük atarlar. Bizler kendimizi neye hazır hissedersek “o” bizi beklemektedir.
Zirvelere yılanlar sürünerek tırmanırken, kartallar uçarak gelir. Nereye gidildiği elbette önemlidir. Lakin nasıl ve ne şekilde zirvede olacağımız, başarının kalıcı olması ancak yaptıklarımızla kendimizin mutmain olmamıza bağlıdır.
Değişime, yenilenmeye, acı çekmeye, yeniden doğuşa hazır değilsek, zamanımızdan ve malımızdan fedakarlık yapmazsak hedefimize ulaşamayız. Başarının anahtarı, ömrün bereketi vermekledir. Acımız yoksa kazanç yoktur. İmtihanımız ağır değilse başarı geçicidir.
Ömrü 70 yıla kadar çıkabilen kartalın hayat hikayesi eğer doğruysa oldukça manidardır. Uzun yaşamak için ciddi bir karar vermelidir. Zira zorlu bir mücadele kendisini beklemektedir. Hikayesi şu şekildedir;
40 yaşında avını kavradığı pençeleri sertleşmiş, gagası uzamış ve göğsüne doğru kıvrılmış, kanatları yaşlanmış ve ağırlaşmıştır. Artık bu kanatlar onu taşıyamaz durumdadır.
40 yaşında vereceği karar, onu hayata tekrar bağlayacak ve yaşaması için gerekli olan pençelerini, gagasını ve kanatlarını geri verecektir.
150 gün süren zorlu bir süreçte , bir dağın başına gidecek ve gagalarını sert bir şekilde kayaya vurarak gagasını kökünden söküp düşürecektir. Yeni çıkan gagasıyla pençelerini yerinden sökecek, kartlaşmış tüylerini de bu pençeleriyle yolacaktır.
Bir dağa çekilişinden tam 5 ay sonra, kartal 20 ya da daha fazla yıl yaşayacak kadar yaşamaya hazırdır. Artık hayata yeniden başlamak için çıktığı dağdan, zorlukların ardından yeniden doğuşun uçuşunu yapacaktır.
Dağlara inmek için çıkan kartal, hayat mücadelesine kaldığı yerden devam edecektir. Yükseklerde olmak onun fıtratındandır. Aşağılarda olursa aç kalacaktır. Kendisine konulan kanun budur. Uymazsa sonucu hüsrandır.
Hüsrana uğramamak ancak hedeflerimizi çok yüce tutmakla, dünyadaki imtihan sebebimiz olan her ne varsa bunlara takılmamakla mümkündür. Bu da ancak iç dünyamızla barışık olmamızla, kurallara uymamızla, görevlerimizi yerine getirmemizle, sınırlarımızı bilmemizle ve iç sesimizi duymamızla olur.
Konulan bütün kurallar medeniyetin hakim olduğu bir dünyada yaşama hakkı olan bizlerin canımızı, malımızı, namusumuzu, neslimizi ve aklımızı korumak için olmalıdır.
Adaletin hakim olmadığı, devamlı haksızlık yapıldığı kanaatinde olmamız bizi çatışmaya iter. Çatışma hali karşımızdakini ön yargılı dinlemeye iter. Önyargının olduğu ortam iletişime kapalıdır.
Cehennemi bir hayat yaşamak zor değildir. Geçmişle geleceği kıyaslamamamız, geldiğimiz yeri göremememiz, ancak geleceğimize gözlerimizi ve gönüllerimizi kapatmakla, hayal kurmamakla olur.
Fırsatlar ve imkanlar dünyası her birbirimize aynı olmayabilir. İnsanın zengin bir ailede doğması, fakirliğin ne demek olduğunu anlamamasına sebep olabilir. Bu durum zenginlerin fakirlerin girdiği ortama girmemelerinden, acılarına şahit olmamalarından, bu duruma son vermek için bir hedefi olmamasından olabilir.
Washington Irving “Büyük insanları idealleri, sıradan insanların hevesleri vardır.” der. Aklın yolu devamlı birdir. Büyük insanlar hedefleri olup, hedefi doğrultusunda hareket edenlerdir.
Yan gelerek yatan, yorulmayan, gayreti olmayan kömür olmaya, paslanmaya mahkumdur. Zira elmas yontulmadan kusursuz hale gelmez. İnsan da acı çekmeden olgunlaşmayacak, hayata daha emin adımlarla ilerleyemeyecektir.
Hasılı; ölümden gayri ne varsa hepsi teferruattır.
|