SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 9 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Haydar ÖZTÜRK
 
 
 
Makale Tarihi :  1.10.2022
Peygamber Tasavvurumuzu Kur’an Belirlemeli

Tarihe yön veren şahsiyetlerin hayatı etrafında, gerçekleri yansıtan haberlerle birlikte mitolojik anlatımlar da oluş(turul)muştur. Farklı peygamber algıları, farklı müslüman tiplerini ortaya çıkaracaktır. Bu durum da islam toplumunun din anlayışında eksen kaymalarına yol açacaktır. Mevcut hal bu algının neticesidir.

  1. Risalet Öncesi Hz. Muhammed

“Muhammed, yalnızca bir resuldür. Ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye mi döneceksiniz? Gerisin geri dönen kimse, Allah’a kesinlikle zarar veremez. Allah şükredenlere yakında karşılığını verecektir.” (3/AI-i İmran, 144)

Geleneksel anlayışa göre Hz. Peygamber kendisine risalet görevi gelmeden önce rasul olacağını biliyordu. Kırk yaşına gelinceye kadar bir sürü olağanüstü hal geçirdi. İki kez kalbi yarıldı ve temizlendi!.. Oysa Kur’an’a baktığımız zaman Allah, resulüne hitaben buyuruyor ki:

“Sana kitabın verileceğini ummuyordun; o ancak Rabbinden bir rahmettir. Öyleyse sakın kâfirlere arka çıkma.” (28/Kasas, 86). “Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin.” (42/Şûrâ, 52).  Kur’an’da Rasul’ün şaşırmış bir halde iken doğru yola iletildiği ifade edilir. (93/Duhâ, 7).

Hz. Peygamber kendisine gelecek vahiyden habersizdi ve doğru olanın arayışı içindeydi. Bazılarının söylediği gibi o kendisine vahiy gelmeden önce peygamber değildi, insan olarak sorumluydu. Vahiy geldikten sonra da Peygamber’in sorumluluğu ortadan kalkmadı. “Kendilerine elçi gönderilmiş olanlara soracağız ve elbette gönderilen elçilere de soracağız. Ve onlara aralarında olup bitenleri kesin doğru olan bilgi ile anlatacağız.” (7/A’raf, 6–7) Onun farklılığı vahyin kontrolünde olması, hatalarının vahiyle düzeltilebilmesi imkânıdır. Birçok ayette Rasul’ün kimseye zarar ve fayda verme gücüne sahip olmadığı (72/21), ancak bir insan olduğu (18/110) belirtiliyor.

“Senden önce gönderdiğimiz bütün elçiler de yemek yerler, çarşılarda gezerlerdi.” (25/Furkan, 20). Rasullerin insanlardan seçilmiş olması sürekli tartışma konusu olagelmiş, bir türlü kabullenilememiştir. Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları doğru yola gelmekten alıkoyan şeyin hep Allah bir insanı mı elçi gönderdi? demeleri olduğu anlatılır (17/9).

  1. Hz. Peygamberin Bilgi Kaynağı

Kur’an’ı incelediğimizde Rasul’ün (risaletle ilgili) bilgi kaynağının vahiy olduğunu görürüz. Bu vahiy de elimizde mevcut olan Kur’an’dır.

“(Ey Muhammed) Sen bundan önce bir kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun. Öyle olsaydı o zaman Allâh’ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışanlar kuşkulanırlardı. (29/Ankebut,48). “Bu Kur’an bana vahyolundu ki onunla sizi uyarayım.” (6/En’am, 19). “Allah’a kavuşmayı ummayanlar; ‘Bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir.’ derler. De ki: Kendi tarafımdan değiştiremem.” (10/Yunus, 15). “De ki: Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım ve onu size hiç bildirmezdi.” (10/Yunus, 16)

Kur’an’da anlatılan kıssalar Rasule okunmadan önce gayp haberleriydi. Bu haberleri rasul bilmiyordu (12/102, 20/99). Kendisine vahiy geldikten sonra vahyi acele hıfz etmek ve insanlara aktarmak istiyordu. Ama Allah, Rasulünü uyarıp ilminin artması için Rabbine duaya ç29.48ağırıyordu (20/114).

Hz. Muhammed’e vahiy inmeye başladıktan sonra çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Ona bir insanın öğrettiğini iddia edildi. 16/103). Muhataplarının itiraz ettikleri ilim, Rasulullah’ın onlara aktardığı vahyi bilgiydi. Yoksa her insanın hayat süresince edindiği sıradan şeyler değildi.

Necm Suresi’nin ilk ayetleriyle ilgili olarak “hevasından konuşmaz” ayeti Rasul’ün bütün yaşamına ve söylediklerine hamledilerek tamamen iradesiz bir rasul tipi karşımıza çıkarılmak isteniyor. Hâlbuki ayetler bir bütün olarak ve Kur’an bütünlüğünde değerlendirilirse ayetteki hevadan olmayan konuşmanın Kur’an olduğu anlaşılmaktadır (53/1–6).

  1. Hz. Peygamberin Görevi

Hz. Peygamberin öncelikli görevi vahyi özümsemek (20/114) ve özümsediği vahyi insanlara ulaştırmaktır. O gerçekle müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir (2/119, 26/194). Onun görevi sadece mesajı iletip bir köşeye çekilmek değildir. Hakkın şahitliğini yapmak ve insanlara örnek olmak durumundadır. Bu durum geçmiş peygamberler için de geçerliydi. “Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, ta ki düşünüp öğüt alsınlar.” (16/Nahl, 44). “Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahmân’ı inkâr ediyorlar. De ki O Rabbimdir. O’ndan başka ilah yoktur. Ben O’na tevekkül ettim, tevbem de O’nadır.” (13/Ra’d, 30). “Elçiye düşen sadece duyurmadır. Allah neyi gizleyip neyi açığa vurduğunuzu bilir.” (5/Maide, 99)

Bütün bunların ötesinde, bütün rasullerin görevi şu ayetle vurgulanmıştır: “Muhakkak biz her topluma Allah’a kulluk edin, tağutlardan kaçının diye bir rasul göndermişizdir.” (16/Nahl,36)

  1. Hz. Peygambere Allah’ın Yardımı

Allah: “Bir toplum kendi nefislerindekini değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirecek değildir.” (13/11) buyurmaktadır. Bu genel esası tespit ettikten sonra; Rasul ve beraberindekiler yalanlamalara ve eziyetlere karşı sabrederlerse (6/34) Allah onlara sekineti ve orduları indirir (9/26). Bu sünnete göre hareket ederlerse zafere ulaşırlar. (48/24).

Rasul ve beraberindekilerin bu stratejileri ve olaylar karşısında takındıkları tavırlar bütün zamanlardaki müminlere örnektir. Allah’ın yardımı müminlerin hepsi için söz konusudur.

“Mü’minlerin kalplerine, imanlarına iman katmaları için huzur indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, hükmünde tam isabet edendir.” (48/Fetih, 4). Müslümanlar çabalarsa Allah yolunda cihat ederse Allah desteğini vaad eder. Düşmanlar Rasule tuzak hazırlarken Allah da onlara tuzak kuruyordu (8/30). Elçiyi incitenler ona hiç bir zarar veremez. (47/32).

Allah Kur’an’da birçok peygamberin kıssasını anlatıyor ki Hz. Peygamberin kalbi sağlamlaşsın. Başına gelen zorluklardan dolayı yılgınlık göstermesin (11/120). Anlatılanlar özelde Hz. Peygambere, genelde ise tüm müminlere  moral ve güç kaynağı oluyordu.

Kur’an Allah’ın Rasulü’nü gaybi yardımlarıyla desteklediği bildirilmektedir:

“Siz resüle yardım etmeseniz de, Allah ona yardım eder. Hani kâfirler onu arkadaşıyla birlikte Mekke’den çıkarmışlardı; ikisi mağaradayken arkadaşına şöyle diyordu: ‘Üzülme, Allah bizimledir.’ Böylece Allah ona huzur ve güven indirmişti. Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, küfredenlerin de kelimesini (davasını) alçaltmıştı. Allah’ın kelimesi ise yücedir. Allah izzet sahibidir, hükmünde tam isabet edendir.” (9/Tevbe, 40)

Resule en büyük yardım, vahyin tebliği sırasındaki yaşanan güçlükler ve tereddütler karşısında söz konusu olmuştur: “Onlar neredeyse sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman da seni dost edineceklerdi. Eğer biz seni sağlamlaştırmasaydık, and olsun, sen onlara az bir şey eğilim gösterecektin.” (17/İsra, 73–74)

  1. Hz. Peygamberin Model Oluşu

Rasulullah bir teorisyen, bir felsefeci veya yapmadıklarını söyleyen biri değildi. O, her şeyden önce insanlara taşıdığı mesajın kendisini de bağladığının farkındaydı ve bu hususta azami derecede gayret gösteriyordu. Söylediklerinin şahitliğini yapıyor ve insanlara mesajını yaşayarak örneklik ediyordu. Bu kural bütün rasuller için geçerlidir. Hatta denilebilir ki; söylediklerini bizzat yaşamaları peygamberliğin gereklerindendir. “İbrahim’de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir model var…” (60/Müntehine, 4)

Bir başka ayette ise Rasulullah kastedilerek şöyle denilmektedir: “Yemin olsun, sizden, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın resulü güzel bir modeldir.” (33/Ahzab, 21)

Hz. Peygamber müminler için modeldir. Rasulullah’ın taklit edilmesiyle, model alınmasının farklı şeyler olduğuna dikkat edilmelidir. İkisi ayrı şeylerdir. Taklitte irade yoktur. Tabi oluşta iradi bir tavır vardır. Kur’an Hz. Peygamberi örnek alınmasını istediği model bir şahsiyet olarak gösterirken, bozuk tasavvur onu erişilemez, insanüstü olarak sunmaktadır.

Allah müminlerden, Hz. Peygamberi model almalarını isterken, onun model oluşunu garanti altına almıştır. İçtihadi yanlışlarını vahiyle düzeltmiş ve böylece o yanlışların örnek alınmasını engellemiştir. Kur’an’da böylesi düzeltmelerin zaman zaman yapıldığını görmekteyiz.  Âmâ hadisesi bu örneklerden biridir (80/Abese, 1–10).

Tahrim Suresinde bir olay nedeniyle kendisine helal kılınan şeyi haram kılmak istiyor,  hemen vahiyle uyarılıyor. (66/1). Teminat altına alınmış böylesi bir model oluş müminler için bağlayıcılık ifade eder. Yani garanti altına alınmış model oluş beraberinde itaati getirir. Rasulullah tüm gayret ve gücünü göstererek en mükemmel bir modelliği oluşturmakta iken, müminlerde ona itaat etmelidirler. Böylece  Rasul’e itaat, Allah’a itaati ifade eder: “De ki: Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin.” (3/AI-i İmran, 32).

  1. Hz. Peygamberin Hüküm Koyması

Hüküm koyma derken, Rasulullah’ın kendisine gelen vahiy dışında; haram etme veya helal sayma yetkisinin olup olmadığını kastediyoruz. Eğer Rasulullah’ın koyduğu hüküm kendisine gelen vahyin gereği ise zaten buna kimsenin itirazı olamaz.

“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse onlar kafirlerin/zalimlerin/fasıkların ta kendileridir.” (5/Maide, 44,45,47)

Kur’an’ın belirlediği bir hususta Rasulullah ayrı bir hüküm verebilir veya başka bir ifadeyle, Kur’an’ın haram etmediği bir şeyi Rasulullah haram edebilir veya tam aksi kastediliyorsa işte bu Kur’an’a aykırıdır ve Hz. Peygambere iftiradır.

Hüküm hususunda Hz. Peygamber, kendisinden önceki rasullerde olduğu gibi, vahye tabidir: “Tevrat’ı biz indirdik. Onda hidayet ve nur vardır, İslam olmuş nebiler, onunla Yahudilere hüküm veriyorlar.” (5/Maide, 44). Bu ayet geçmiş peygamberlerin hüküm verirken izledikleri yolu göstermektedir. Aynı yol Rasulullah için de geçerlidir: “Biz sana kitabı indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği biçimde hüküm veresin; hainlerin savunucusu olma!” (4/Nisa, 105). Bu uyarıdan sonra artık Hz. Peygamberin hüküm verirken neye tabi olacağı gayet açıktır. O yalnızca bir peygamber değildi. Aynı zamanda bir aile reisi, bir devlet başkanıydı da. Elbette ki günlük hayatta birçok meseleyle karşılaşıyor ve hatta kendisine gelinip gelişmeler, olaylar hakkında hüküm vermesi isteniyordu. O da Allah’ın kitabıyla hükmediyordu.

Tek hüküm koyucu, helal ve haramı belirleyici olan yalnızca Allah’tır. O hükmüne kimseyi ortak etmez (18/26),  istediği hükmü verir (5/1) ve hüküm vermek yalnız Allah’a aittir. (6/57; 12/40, 67).

Kur’an’da geçen hüküm verme ile ilgili ayetlerdeki Allah ve Rasulü ifadeleri, Rasulullah’ın Allah’ın hükmüyle hükmetmesi olgusuna işaret etmektedir: “Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdiği zaman artık inanmış kadın ve erkeğin o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasulü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (33/Ahzab, 36)

Helal ve haram konusunda da durum aynıdır. Rasulullah vahiyle belirtilen helal ve haramlara tabidir. (16/116). “Deki: Gelin Rabbinizin size neyi haram kıldığını okuyacağım.” (6/En’am, 151). Kendisine nelerin helal olduğu sorulduğunda Rasulullah hemen vahye başvuruyordu: (5/4). Tahrim süresindeki olay, basit dahi görünse, Rasulullah’ın temiz olan bir şeyi kendisine haram kılmanın ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir. (66/Tahrim, 1)

  1. Hz. Peygamberin Vahiyle Uyarılması

Rasul bir beşer olarak bazen hata ediyor ve bazen de muhtemel bir olumsuzluğa düşmemesi için vahiyle uyarılıyordu. Mesela Abese Suresinin ilk ayetlerinde anlatılan olay bu konunun somut bir örneğidir: “Surat astı ve döndü. Kör geldi diye. Ne bilirsin, belki o arınacak. Yahut öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacak. Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yönetiyorsun. Onun arınmasından sana ne? Fakat koşarak sana gelen, korkarak gelmişken sen onunla ilgilenmiyorsun.” (80/Abese, 1–10)

Yine Rasulullah’ın Tahrim Suresi’nde (66/1), hanımlarının hoşnutluğunu kazanmak için helal olan şeyi kendine haram kılması veya Tevbe Suresi’nde (9/43, 86) savaşa gitmek istemeyenlere izin vermesi gibi hatalı tavırlarından dolayı ikaz uyarıldığını görüyoruz.

Sabah akşam Rablerine dua edenleri yanından uzaklaştırmaması (6/92), kendisine gelen ilimden sonra inkâr edenlerin havalarına uymaması (13/37), sevdiğini hidayete eriştiremeyeceği (28/56), konuşmalarını dinlediği ve cüsseli yapılarını beğendiği kişilerin Allah düşmanı olduğu ve onlardan kaçınıp sakınması (63/4) gibi konularda da Rasulullah  uyarılmıştır.

  1. Hz. Peygambere Mucize Verilmemiştir

Kur’an’ın ısrarla üzerinde durduğu konulardan birisi, Hz. Peygambere hissi mucize verilmediğidir.  Şu ayetler bunun delilidir:

“Ona Rabbinden ayetler (:mucizeler) indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki “Ayetler yalnızca Allah’ın katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım.” Kendilerine okunan kitabı sana indirmemiz onlara yetmedi mi? Bunda iman eden bir kavim için bir rahmet ve bir hatırlatma vardır. (Ankebut, 29/50-51)

“Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız.” dediler. “Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmalısın. Veya iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin. Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Bize okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız. De ki Rabbimi yüceltirim. Ben ancak resul olan bir beşerim?” (İsra, 17/90-93)

Hurafe veya mitolojik hikâyelerle süslenerek anlatılan mucize iddiaları, birçok yönden vahyin gerçeklerine aykırı tasvirler içermekle birlikte, dile getirilen iddialar giderek yerleşik bir inanç doktrinine dönüşmüş ve adeta sorgulanamaz addedilerek Hz. Peygamber’in risaletinin bir parçası haline getirilmiştir. Böylece Kur’an’ın tanıttığı peygamber yerine, tamamen rivayet kültürüne dayanan ve daha ziyade, olan yerine olması tasavvur edilen bir peygamber portresi oluşturulmuştur. Böyle bir peygamber portresi ise vahyin tanıttığı peygamberden öte, adeta beşeri özelliklerinden arındırılıp olabildiğince mucizelerle veya olağanüstülüklerle bezenmiş bir peygamber kimliğinden başka bir şey değildir.

“Bizi, Ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu ayetleri yalanlamış olmasıdır…” (İsra, 17/59)

  1. Hz. Peygambere Özgü Durumlar

Allah elçisinin vahiyle ilk elden muhatap olması; dolayısıyla elbette bizden farklı olarak bir takım özellikleri taşıması anlamına da gelir. Rasulullah bir beşerdir (18/110; 41/6; 12/109). Risaletle ilgili misyonunun haricinde beşeri kurallara tabidir. Bununla birlikte o, bazı hallerde kişiye özel kurallara tabi tutulmuştur, işte Rasulullah’a özgü durumlardan bazıları şunlardır:

  1. a) Peygamberin evine herhangi birisinin evine girer gibi girilmemesi, ancak çağrıldığı vakit izin isteyerek girilmesi gerektiği vurgulanmıştır (33/53; 26/62; 49/1–7).
  2. b) Rasulün hanımları müminlerin anneleri olarak belirtilmiş ve onlarla evlenilmesi haram kılınmıştır (33/6,53).
  3. c) Yine Rasulullahtan gecenin bir kısmında Rabbinden övülmüş bir makama ulaştırılması için nafile olarak salât etmesi isteniyor (17/79; 52/49).
  4. d) Müminlerin Rasule salât etmeleri istenmiştir (33/56). Ona salât etmek kuru kuru salavat getirmek değil, ona işlerinde destek olmak anlamındadır.
  5. e) Evlenme konusunda da Rasulullah bir takım ayrıcalıklara sahipti. “…kendisini peygambere hibe eden ve peygamberinde almak istediği mümine kadını, diğer müminler hariç yalnız sana helal kıldık.” (33/Ahzab, 50). Bunu takip eden 52. ayet ise evlilik hususunda bir başka sınırlama getirmektedir.
  6. f) Muhammed son Peygamberdir. “Muhammed, içinizden herhangi bir adamın babası değildir. O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.” (33/40)

Özetle: Şu iki nedenden dolayı Peygamber tasavvurumuzu Kur’an’a arz etmek zorundayız. Çünkü:

  1. a) Peygamber’i en iyi öğrenebileceğimiz kaynak, onu peygamber olarak atayan Allah’ın kitabıdır.
  2. b) Peygamber’i tanıtan en sahih kaynak Kur’an’dır. Çünkü Kur’an, bir bilgi kaynağı olarak her mü’min için “içerisinde kuşku barındırmayan” tek kaynaktır.
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.