SORU: Şehit Seyyid Kutub’un “cahiliye toplumu” kavramına getirdiği izahları nasıl değerlendiriyorsunuz?
CEVAP: Fert ve toplumun hayat boyu sergilediği eylem ve söylemleri düşüncelerinin görünen halidir. Çünkü davranışların kaynağı, insanda var olan akide dediğimiz hayat hakkındaki genel düşüncesidir. Bu nedenle davranışlar daima düşüncenin tecessüm etmiş hali olarak tezahür eder.
Düşünce tabiatı gereği sınır tanımaz, zamandan zamana, zeminden zemine insanla birlikte intikal eder. Tevhidi düşüncenin taşındığı gibi Tagutî düşünceler de taşınır. Tagutî düşüncenin bir diğer ismi de cahiliyedir. Cehalet /bilmezlik ilimde, bilgide değil; hakka vakıf olmada, hakkı kabullenmede, Allah’a Allah’ın istediği gibi teslim olmamaktadır. Allah’a iman ve Hakka teslimiyetin dışında kalan ne varsa hepsi cahiliyedir. İsminin Demokrasi, Sosyalizm, Faşizm, gibi yaşam tarzları; Rahiplerini, Hahamlarını ve bilginlerini; heva ve heveslerini ilah edinenlerin durumu gibi değişik isimler altında ifadesini bulan yaşam biçimleri, milenyum çağında insanlar tarafından parlatılarak sunuluyor olması, o dünya görüşlerini “cahiliye” olmaktan çıkarmaz. İslamdan geriye kalan ne varsa cahiliyedir. Dün olduğu gibi bu günde yarında hep aynıdır; bu gerçek değişmez. Bu nedenle Seyyid Kutub da cahiliye kavramını şöyle değerlendirmektedir:
“İlahi bir akidesi olmayan insanların, ahlaki seviyesi olabilir mi? Bu insanlar yüce bir tasavvura sahip olabilirler mi? Hiç şüphe yok ki, geçmişi, hali ve geleceği ile cahiliye hep aynı cahiliyedir. Her cahiliyenin kendine has fenalıkları vardır. İnsan gönlü ne zaman hâkimiyeti altında bulunduğu ilahi tasavvurlardan ve akideden mahrum olursa, böyle bir akideden neşet eden ve hayatı idaresi altına alan bir şeraitten azade kalırsa, mutlaka ortaya pek çok cahiliyet şekillerinden birisi çıkacaktır… Bu gün beşeriyetin çamurları içine gömüldüğü cahiliyet, tabiatı itibariyle o günkü Arap cahiliyetinden veya muasır herhangi bir cahiliyet şekillerinden farklı değildir. O gün Arap insanını cahiliyet bataklığından İslam kurtarmıştı.
Bu gün beşeriyet, korkunç bir bataklıkta yaşamak bedbahtlığına terk edilmiştir!.. Günümüz insanının, okuduğu gazeteler, seyrettiği filimler, kıyafet balolarına, güzellik yarışmalarına, dans pistlerine, meyhanelerine, radyo yayınlarına ( TV ekranlarına) bir bakın… Çıplak etlerin çılgınca teşhir edildiği kadın pazarlarına, şehvet duygularını gıcıklayıcı mikrop yuvası sanat ve edebiyat anlayışına, her türlü reklam vasıtalarına bir bakın… Bir yandan hayata hâkim olan faiz nizamına, tefeciliğe, savurganlığa ve bunların gerisinde gizlenen hasis vasıtalara bir bakın… Kanun kisvesiyle gizlenmiş şans oyunlarına, piyango dalaveresine bir bakın… Bunların yanı sıra toplumdaki Ahlakî çöküntüye, toplumsal buhranlara, her ferdi, her aileyi, her cemiyeti, her nizamı tehdit eden ruhî krizlere bir bakın… Evet, bütün bunlara kısa bir bakış, günümüzdeki cahiliyet nizamının beşeriyetin başına musallat ettiği elem ve ızdırapların, bela ve musibetlerin ve korkunç akıbetlerin anlaşılmasına ve bu hususta bir hüküm verilmesine yetecektir.
Bu gün beşeriyet kendi insanlığını yemekte halini ve geleceğini mahvetmekte; Âdemiyetini (insanlığını) haleldar etmekte; Hayvani duygularının peşinde ıhlaya tıslaya koşmaktadır. Bütün akidevi bağlardan kopmuş cahiliye bataklığına doğru yuvarlanıp gitmektedir. Hâlbuki Allah Teâlâ bu Kitabı Mübiyn ile Müminleri cahiliyenin iğrenç bataklığından kurtarıp; sağlam bir akide temeli üzerinde inşa etmişti…
Ve Allah’ın izni ile en sonunda bu günkü insanlığı da düşmüş olduğu modern cahiliye bataklığından yine o kurtaracaktır. Çünkü bu günkü cahiliye de, bütün hususiyetleri ile dünkü cahiliyetten farksızdır. Bunca maddi ilerlemeler, sınaî inklablar ve maddi refah seviyelerine rağmen…” demektedir. ( Seyyid Kutub, Fi Zılalil Kuran c.2 S.523-525)
|