İlk inen Kur’an ayetlerinin ahlaki konulara ağırlık vermesi bizlere davet aşamamızın ilk basamağının “ahlak basamağı” olduğunu anlatır… Tevhid’ten sonra namaz, oruç, haç, zekâttan önce “ahlak” gelir… Mekke de inen ayetlerin “Ey insan!” diye hitaba başlaması “önce insan olun” mesajını verir… İnsanlığını kaybetmemiş olan uyarıyı alır, şaki olan “eşkıya” ise uyarıyı dinlemez… Çünkü Kur’an’a göre insanlığını tüketmiş kişiyi uyarsan da uyarmasan da aynıdır, fark etmez… ”Ey insan!” diye söze başlayan ayetler, sana önce “insan olduğunu” hatırlatmakta ve seni “insanlığını kanıtlayan, olgunlaştıran mü’minliğe” çağırmaktadır…
Mü’minlik, insanlığın, insan kalabilmenin garantisidir… Kişi ancak mü’min olarak insanlığını koruma altına alabilmektedir… Değilse “ehsani takvimden” “esfeli safiline” iner, “görüntüsü insan, içi isyan” bir varlık olur, her zaman zararından korkulur… Mü’min kaliteli insandır, insanlığını olgunlaştırmış, insanlığını kanıtlamıştır… Bunun dışında kalanlar ise insan kalabilirler ama asla kaliteli insan olamazlar… İnsanlıklarının hepsini olmasa da büyük bir bölümünü kaybederler, insanlığın sınırında yaşarlar… Devamında ise insanlıktan çıkma ile karşı karşıya kalırlar…
Mü’min olmak, insanlığın zirvesinde yaşamaktır, insanlıkta zirve olmaktır… “Mü’min olmayan insan değildir” demiyoruz, “mü’min olmayan insanlığını koruma altına almamıştır, insanlığı tehdit altındadır, her an insanlığını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır” diyoruz… Çünkü iman, insanlığın zırhıdır, korumasıdır, savunmasıdır…
Allah, Kur’an’da her nerede “kâfir” kavramını kullanmışsa mutlaka insanlığın üzerini örtenleri, insanlığını kapatanları, kişiyi insan kılan fıtratın dışına çıkanları hedef almıştır… Küfür, insanlığı israf etmektir… Kişi, insanlıktan çıkmadan küfre girmez… Kâfir olmanın ilk şartı “insan olmamak” değil “insanlıktan çıkmaktır”, yaratılış gerçeğinden uzaklaşmaktır… “Her insan kâfir değildir, her kafir de insan değildir”… Dolayısı ile kâfir, insanlığını karartandır… Karanlık adamdır… Karanlıkta kalandır…
“Etrafımızda namaz kılan, oruç tutan, vs. özelliklere sahip, mü’min olduklarını söyleyen; hacı, hoca birçok Müslüman var ama insanlıkları ancak cehennem eder” şeklinde bir itirazı duyar gibiyim… Doğrudur… Böyle kişiler, mü’min olmadıkları, imanı özümsemedikleri, görüntüde iman ettikleri için böyledirler… Mü’min inandıklarını içselleştirir, eylemleştirir; müminliği, kaypak ve alçak olmamasının garantisidir… Bu garantiyi göstermeyenler ismi mümin olmayan o insanlık sınırında olanlardan çok daha geridedir…
İnsanlığı kaybeden neyi kazanır? Para, mal, makam, güç vs. şeyleri kazanmak için insanlıktan çıkanlar, insan kılığında hayvanlık yaşayanlar, kazandıkları ile kaybettiklerini geri alabilirler mi? Kaybedilen insanlığı hangi para, hangi kazanç, hangi güç geri alabilir?
Hayvan, insanın davranışlarını yaptığında sempati ile karşılanır, ilgi ile alkışlanır… Ancak insan hayvan davranışlarını yaptığında aşağılanır, kötü karşılanır… Çünkü hayvanlık hayvanda güzeldir, hayvan için bir erdemdir… Ama hayvanlık insanda rezalettir, sefalettir… İnsan olmak bir vergi, insan kalmak bir kazanç, insanlığı olgunlaştırmak ise bir erdemdir… Erdemli bir dünya yaşamak için mü’min olmak gerekir…
İnsan kalabilmek için, insanlığı olgunlaştırmak için, insanlığı zirvede yaşamak için imana gel… İman et, mümin ol, ümit ol… Mü’min, etrafındakilere ümittir, umuttur… Çünkü o birileri gibi kendine değil, rabbine güvenmektedir, rabbinin tükenmez rahmet hazinelerini bilmektedir… Gücün kendisi ile kaim olduğu Allaha tevekkül etmektedir… |