SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 2 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Muhammed CELİL
 
 
 
Makale Tarihi :  1.10.2025
“Dikkat edin, yaratmak ve hükmetmek yalnızca Allah’a aittir”

Bu ifade, Araf suresinin 54 ayetinin sonunda yer alır. Ayet şöyle başlar; “Gerçekten Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da emir de (yalnızca) O’nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.”

Bu ayet, İslam inancında Allah’ın mutlak yaratıcılığına ve egemenliğine vurgu yapan bir ayettir. Yaratma ve yarattıklarını kendi hallerine başıboş bırakmayıp yönetme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğunu, başka hiçbir varlığın bu yetkiye sahip olmadığını belirtir.

Ayet, Allah’ın yarattığı her şeyi kontrol ettiğini ve yönettiğini vurgular. Dolaysıyla, Allah’ın yaratma ve yönetme yetkisinin tek sahibi olduğunu, başka hiçbir varlığın bu yetkiye sahip olmadığını ifade eder. Bu, İslam inancının temel bir ilkesidir.

“Ayette düşünen kimseler için şöyle bir uyarı vardır: “Şüphesiz ki rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan … Allah’tır.” Yani sizi terbiye eden, bedenen ve zihnen geliştiren, sizi iyilik ve faydalara ulaştıran, kötülüklerden koruyan O’dur; O’nun güç ve bilgisinin, hikmet ve rahmetinin mükemmelliği bu muazzam varlıklar ve olaylar âlemini yaratacak, o âleme her türlü fayda ve iyilikleri yerleştirecek kadar üstündür. Buna rağmen insan nasıl olur da O’nu bırakıp da sıradan varlıklardan iyilikler bekler ve mutluluğu başkasına yönelerek aramaya kalkışır!” (Fahreddin er-Râzî)

Kâinatı yaratan, yarattıklarını terbiye eden, çekip çeviren, koruyup kollayan, kural ve kaideler koyan O’dur. Bu yaratıklar içerisinde insan denilen varlığın da olduğu bir gerçektir. Dolaysıyla insanı da yaratandır. Yarattıklarını terbiye edenin, çekip çevirenin, üzerinde karar alma yetkisine sahip olanın da “O” olması gerekir! Yerkürede yaşayan insan topluklarının (ister medeni ister ilkel olsun) tamamında kural ve kaideler vardır. Kuralsız ve kaidesiz hiçbir toplum yoktur. Hatta herhangi bir eşyayı icat eden bile o eşyaya kurallar koymaktadır ve bu hak ona ait olduğunu herkes teslim eder.  Aslında mantıklı düşünülse bu hükümleri belirleme hakkının var edene ait olduğunu herkes kabul edecektir. Yani yaratan, yarattıkları üzerinde tek hüküm belirleme hakkına, doğal olarak sahiptir.

İnsan dışındaki yaratılmışlar iradesiz varlıklardır, kendilerine yaratıcı tarafından belirlenen (sünnetullah) kurallara harfiyen uyduklarını müşahede etmekteyiz. Yaratılmışlar içerisinde bir tek insana hür “irade” verilmiş ve bundan dolayı da sorumlu tutulmuştur.

Allah, elbette insana da temel kurallar belirlemiş ve bu konuda onu muhayyer bırakıp cebr eylememiştir. İnsanı değerli/değersiz kılan hür iradesiyle tercihleridir, tercihinin sonucuna da katlanmak zorunadır. Nitekim insan, kendisine belirlenen iradeyi öylesine sınırsız haddi aşacak şekilde kullanmaktadır ki, (Furkan 43) kişinin kendi istek ve arzularını Allah’ın emirlerinden üstün tutması, adeta kendi arzularını ilahlaştırması anlamına gelir. Allah’ın emrine karşı çıkıp, “ben de varım” demek O’nu takmamaktır halbuki, insan sadece Allah’a kulluk etmek için yaratılmıştır. (Zariyat 56) Bu asli görevini unutup da onun yerine, kendi tutkularına köle olması durumunu eleştirilmektedir. Kuran’da bu durum, kişinin doğru yoldan sapmasına ve ahiretini kaybetmesine neden olabilecek bir tehlike olarak gösterilir. (Enbiya 66,67)

İnsanlar, genel itibariyle “yaratma” konusunda fazla itirazları yoktur ama “hükmetme”    konusunda fazla cüretkâr davranıp Allah’ın hakkını gasp etmeye yelteniyorlar.

Göklere hükmeden, yeryüzünü düzenleyen, (Bakara 29) canlı cansız her türlü mahlukatın ihtiyacını gideren (Hud 6) “Allah” insana karışmayacak, onu başı boş bırakacak, (Kıyamet 36) nizam intizam belirlemeyecek öyle mi? Eğer Allah böyle tasavvur ediliyorsa, bu Allah Kur’an’da anlatılan Allah değil! Olsa olsa tahayyüllerimizde ürettiğimiz bir yaratıcıdır. (Furkan 3)

Allah’a sınır çizmek, alan belirlemek (Bakara 107) müşriklere ait düşünce ve davranış biçimidir. (Yunus18) Onlar da Allah’ı inkâr etmiyorlardı! “Andolsun ki, onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim buyruk altına aldı?” diye sorsan muhakkak: “Allah” diyeceklerdir. Nasıl da (haktan) uzaklaştırılıyorlar!” (Ankebut 61) Allah’ı hayatlarına karıştırtmıyorlardı; “ekonomimize karışmasın, siyasetimize, hukukumuza, eğitimimize, kamusal alanımıza da karışmasın…” diyorlardı.

Tarihi süreç içerisinde bu türden tuğyan ve azgınlık hep ola gelmiştir; bazen tiranlık, bazen kisralık, bazen krallık/monarşi, bazen demokrasi, bazen de kominizim… olarak Allah’ın kulları üzerinde “demokrasinin kılıcını” sallayarak boyun eğdirmişlerdir.

Bugün de aynı şeyler daha usturuplu daha tumturaklı ifadelerle dillendirilmekte, adeta “altın tasta zehir sunulmakta.” Emperyalistlerin bu tasının içerisinde zehirli tılsımın “laiklik/demokrasi” afyonu olduğunu dünya âlem görüp ve bilmelerine rağmen, bile bile kabulleniyorlar. Bunu toplumlara dayatanların kullandığı birçok yöntemleri vardır. Bunlar kime neyi neden yaptıklarını bilmekteler. Kendilerine uşaklık yapacak, ülkelerini sömürgecilere peşkeş çekek ve işlerini kolaylaştıracak, kendilerine hizmet edecek ekibi ülkelerin karar mercilerine yerleştirmede kullandıkları yöntemlerden bir tanesidir… zaman içerisinde tehditler şartlara göre değişmektedir; bazen darbe, bazen kaos, bazen sandık, bazen de koltuk… şeklinde olmaktadır.

Bunların en tehlikeli ve sinsi olanı demokrasi denilen “heva dini”, olan Batı emperyalizminin toplumları sömürmek için araç olarak kullandığı ve insanlığı kendilerine köle haline getirmeyi amaç edinen bir nizam haline dönüşmüştür.

Bugün halkı Müslüman olduğu iddia edilen toplumlar, demokrasi dışındaki yönetimlere mesafeli dururken, rahmetli Ercüment Özkan abinin deyimiyle “demokrasi bizim yatak odalarımıza dolaşıyor ama rahatsız olmuyoruz.”  “Laik/demokrat Müslüman”, ifadesi kullananlar yaygın halde iken, mesela, komünist Müslüman ifadesini pek duymayız hal bu ki, her ikisi de küfür nizamıdır.

Bu küfür nizamını bizlere zorla da olsa kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Bir Müslümanın -bırakın kâfirlerin yönetim şeklini almasını, onlarla dostluk kurması bile yasaklanmışken (Mâide 57) hüküm konusunda kâfirlerin görüş ve önerilerini dikkate alması düşünülemez.

Çünkü laiklik/demokrasi, hâkimiyeti yaratıcıdan/Allah’tan alıp insanlara vermektir ve hükümde O’na ortak koşmak demektir.

Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.’” (Yusuf 40)

Bu ilke, insanların hayatın her alanında Allah’ın hükümlerine tabi olmalarını ve O’nun belirlediği ilkeler doğrultusunda hayatlarını tanzim etmeleri gerektiğini vurgular. İnsanların kendi kafalarına göre hüküm vermemeleri, Allah’ın emir ve yasaklarına uymaları gerektiği anlamına gelir.

Ayrıca, Kur’an da belirtildiği üzere insanların ihtilaflı konularda hakem olarak Allah’a başvurması gerektiğini, (Nisa 65) yani Kur’an ve Sünnet’e göre karar/hüküm verilmesi gerektiğini de ifade eder.

Dolaysıyla, “Hüküm ancak Allah’a aittir” ifadesi, hüküm verme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğunu ve insanların O’nun emirlerine tabi olmaları gerektiğini vurgulayan bir İslam ilkesidir.

Burada “İlah” ve “Rab” kavramı üzerinde de birkaç kelam etmek gerekiyor. Çünkü kendini İslam’a tavsif edenlerin çoğunun bu kavramları yeteri kadar bilmediği ortada, niceleri Allah’tan başka rabler edindiklerinin farkında bile değildirler. Bu, Rab ve ilah kavramını bilmemenin bir sonucudur. O da Allah’ı İlah olarak tanıyamamakla neticelenecektir.

O kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. Önünde ve sonunda (dünyada ve ahirette) övülme ona aittir. Hüküm yalnız onundur. Siz ancak ona döndürüleceksiniz.” (Kasas/70)
İnsanlar kendilerine Allah’tan başka yasa belirleyen, neyi yapıp neyi yapmayacaklarının ölçüsünü koyan ilahlar edinirler. Bunlar bazen din konusunda, (Tövbe 31) bazen siyasal, (Yusuf 40) bazen muamelat alarak toplumların hayatlarına yön verip kurallar koyup düzenlerler; Allah’ın haram/helal kılmadığı şeyi haram/helal kılarlar, neye nasıl iman edeceğimizi belirlerler, İslam’ın temel kavramlarının içini boşaltıp farklı anlamlar yüklerler, kelimeleri yerinden oynatırlar, küfrü şirki belirlerler, ticari ve siyasi kurallar, ceza verme, miras belirleme, giyim kuşam, evlenme, boşanma, inanç, ahlak, muamelat ve ibadetlerde nice hükümler… Bunları kim belirliyorsa, uyulması için icbar ediyorsa sistemlere uygun hale getiriyorsa, bu rablik ve ilahlık ortaya koymadır.

İnsan yaşantısını mutlaka bir kurala göre düzenleyecektir; bu kural koyma işini ya Allah’a verecek ya da güvendiği insanlara havale edecek. Kimin kuralına icabet ediyorsak, işte o ilahtır. Kurallarına uyulana güvenilmiş, güvenildiği için de sevilmiş ve sevilen de mutlak övülecektir. Bu da ancak mutlak İlah’a yapılır. Mü’min ise sadece Allah’a güvenir, güvendiği için ona isteyerek itaat eder, sever, över ve hükmüne boyun eğer. Mü’minler için hayatında vazgeçilmez kabul ettiği tek ilahıdır. İnsan dönüşün Allah’a olduğunun farkında ise, hükmedici Rab, itaat edilen ilah sadece Allah’ı kabul etmelidir… Vesselam

 

First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Ribâ/faiz nedir? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Cemel Vakasının esas sebebi nedir? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Müslümanları Felç Eden Düşünce Krizleri ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Okuyuda Yanlış Okuduk ! ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 “Dikkat edin, yaratmak ve hükmetmek yalnız ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Çağa Çığ Düştü ! ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Dünyanın Değiştiremediği Adamlar… ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye Tanrıöver TÜRKAN
 Herkes evlenir ama aile olamaz! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Gıda Sistemi Nasıl İşliyor Anlatalım mı ? ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.