Değerli okuyucularım; Günler gelip geçiyor,bizler farkına varmadan dünyalık işlerle meşguliyetimiz devam ederken maalesef pek çok konuda önem arz eden mevzularıda ister istemez göz ardı ediyoruz gibime geliyor ne dersiniz..! Yanılıyor muyum acaba. .? Yaşadığımız dünya hayatında, içinde bulunduğumuz ortamda sizce vazifelerimiz nedir?Dünya nimetleri için çok çalışmak mı? Helal ve Haram olanları anlatmak mı? Dinimizi korumak mı? Dinin ihyası için çalışmak mı? İnsanların Tevhid inancına sahip olmasını mı sağlamalıyız..? Müslümanların çoğalmasını mı sağlamalıyız. ? Yoksa fertlerin Müslümanlığı yaşama mücadelesi vermesini mi? Bunları düşününce; dinin ihyasının ötesinde, günümüzde müslümanca yaşamanın mücadelesini veriyoruz gibi geliyor bana .
Gayri islami bir sistem içinde imanımızı korumaya çalışıyoruz. Aslında yaşam olarak da; Müslüman kalmak çabalarımızın başında gelir. Bütün çabalarımız, gayretlerimiz bunun üzerinde toplanmaktadır. Yaşadığımız ortamın tesirinde kendimizi unutarak kavramları karıştırmaktayız. Fert planını unutup, cemiyet planında kendimizi görmekteyiz. Vatan, millet, devlet, şehid, cihad derken; meselemizi unutuyoruz. Kavramların müslümana ne ifade ettiğini düşünmeyip de; hepsini bizim kabul ediyoruz. Atalarımızın yaptığı ilayı kelimetullahla övünme, her karış toprakta bir şehit kanının bulunması, bayrağın kan renginde olması bize neleri hatırlatmakta..? Şehit olurlarken hedefleri ne idi?
Hepimiz biliriz ki Allah ve Rasulü’nün bize bildirdiklerini ihya etmek, Kur’an ahlakını yaşamak, Kur’an inancını yaşamak ve yaşatmaktır. İçinde bulunduğumuz sistemde bu var mıdır? Bunları çocuklarımıza öğretebiliyor muyuz..? Halkımızın bir kısmı kendi kutsallarını koruma ve kollamada tanrılık payesi taşımıyorlar mı? Allah’ımızı ve peygamberimizi tanıyorlar mı? Onların tek gayesi, Ku’ran’ı yok saymak, ezanı susturmak ,beşeri istek ve kanunlarını bizlere dayatmaktır. Allah’ın bildirdiği haramları yaşam şartları olarak bizlere empoze etmek istemektedirler. Bir başka deyimle, Allah’ın haramlarını helal, helallerini haram saymak, sistemlerinin baş gayesidir. Onların bu sistemde Allah (c.c)yok, Allah’ın (c.c) emirleri yok, Peygamber (s.a.v) kendileri için birinci düşman, Müslümanlar ikinci sınıf vatandaş. Böyle bir sistemin içindeyiz. Müslümanın başvuru kaynağı Kur ‘an dolayısıyla Allah’ın (c.c) emirleri hor görülmektedir. Bu toplulukta ,Peygamberin ismi anılmaz, Müslümanlar toplumda kabul görmez. Bunların sistemde ilayı kelimetullahın kapladığı, atalarımızın bize tarih olarak sundukları değerleri bugün geçerli sayabilir miyiz? Biz saysak Allah(c.c) indinde sayılır mı?
Bir tren ki; yolcuları fesat ve küfür erbabı. Bize de “Bu trende gideceksen, bizim gibi olacaksın” deniyor. Böyle bir ortamda, müslümanın geçmişi ile bağ kurması mümkün mü? Bu tren bizi Müslüman olmayan bir beldeye götürmektedir. Kimi inanarak bu trene biniyor, kimi de ruhsat zırhına bürünüyor. Hangi şartlarda binersen bin, müslümanı sırat-ı müstakîme götürmemektedir. Kâfir, fasık ve haram olan sahalardır. İmanımızı kalbimizden söküp almak istemektedirler.
Öyle bir sistemin kıskacındayız ki, bütün güçleri ile sıkıştırmaktalar. Bizi ve toplumu inancsızlaştırma için uğraşmalar her geçen gün daha da artmaktadır.. Onlar için; Faiz- hayat damarları, içki; motorların yakıtı, zina; alameti fârikaları, alış verişinden evliliğe kadar bütün hareketleri dinin dışındadır. Bizde bu toplumun içinde yaşamaktayız. Ve Müslüman olarak kalmak mücadelesini verme durumumuz var. Şunu düşünelim. Bu belde bizim beldemiz. Bu ülke ve topraklar ecdadımızın kanları ile sulanmış ve canları pahasına kazanılmış topraklardır. Peygamberin müjdesine ermek için, Allah'ın ismini yaymak, ahirette Rıza-ı Bari’ye ulaşmak, Tevhid bayrağını dalgalandırmak için şehid oldular, gazi oldular. Ezanların her nidasında, Kelime-i Tekbir bunları anımsatır. Bunları düşlememek ve atalarımızın yaptığı hizmetleri inkâr etmek mümkün mü? Allah ‘ın izni ile sonsuza dek bu ülke Müslümanların olarak kalacak ve topraklar üzerinden ezan sesleri asla eksik olmayacaktır.
Şunu bilelim: Dinin düşmanları dışımızdan gelmemiştir.İslami ilimleri yeterince almamış Tevhid inancını tanımamış, islam geleneği içinde birşeyler bildiğini zanneden geçlerimiz ile bizden evvelki değerlerimizin emanet ettiği bizim neslimizden gelmiştir. Küfürden, irtidattan, fasıkıyyetten gelmiştir. Kendi evlatlarımızdan gelmiştir. Kendi inancımızda olanların irtidat ederek zehirli şerbetlerinden, makam ve mevki, menfaat ve çıkarların cazibesi onları bu hale getirmiştir. Müslümanı kafirin emrine sokmuştur. Bize düşen, ilâyı kelimetullah hedefimiz olsa da, bulunduğumuz sistemde Müslüman kalmak, müslümanca yaşamak mecburiyetimiz vardır. Bunu kazanmak için de ailemizi, çoluk çocuğumuzu korumak, Müslüman kalmalarını sağlamak, müslümanca yaşamalarını temin etmek, vazifelerimizin başında gelir. İnananlar arasında Tevhid kardeşliği irtibatını sağlamak, bir ve beraber hareket etme başarının başlangıcıdır. “Müslümanım” diyenlerle değil, müslümanca yaşayanlarla ünsiyet kurmalı, toplumda diri ve aksiyoner olmalıyız. Geçmişimiz bize rehber olmalı, onların yürüdüğü Tevhid yolunda yürümeliyiz. Ancak Allah’ın hidayeti, rahmetini ve yardımını böylece kazanmış oluruz. Selam ve dualarımla,
Selahaddin ALIÇ
https://www.youtube.com/watch?v=IkaZyrtDboc
|