SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 7 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Muhammed CELİL
 
 
 
Makale Tarihi :  29.07.2021
Rivayetin Gölgelediği Resulüllah!

Allah, Adem as dan Muhammed as kadar çeşitli zaman dilimlerinde kavimlere elçiler/resuller göndermiştir. Gönderdiği elçilerine, gönderilen topluluklar tarafından genel itibariyle tamamı ‘bazı gerekçelerle’ bu elçilere karşı çıkmışlar; (İsra 93,94) bi defa kendi içlerinden, tanıdıkları, bildikleri, kendileri gibi bir insan olmasını bir türlü kabullenememişler. Aslında Allah’ tan gelen vahyi inkar etmek için bir bahane aramış gibiler ‘sende bizim gibi insansın, ne yani Allah sana mı vahyetti şimdi’ demeleri bundandır. Allah onların nezninde öyle yüce bir varlık ki, bir insanla muhatap olmasını kabullenemeyişleri, bunu bir acziyet olarak görmelerindendir. Onun için, O yüce varlığı temsil edecek kişininde olağan üstü olmasını tasavvur etmeleri, kendilerini aciz bırakacak bir takım harküladelikler ortaya koymasını talep etmelerinden bunu anlıyoruz. Diğer taraftan, olmadı “Allah melek gönderseydi” yani yine kendileri gibi olmasını kabullenememe var. Daha olmadı, “madem bizden birini göderecekti, ozaman da içimizden makamı, mevkisi, kariyeri, malı ve çevresi olan biri olmalıydı” ki toplum onu kabul edebilsin ve sözünü dinleyip tabii olsunlar! elçilere, iman istemeyen insanların bu türden taleplerine karşı Allah şöyle buyurur “De ki: “Eğer yeryüzünün sakinleri melekler olsaydı, elbette onlara gökten resûl olarak bir melek gönderirdik.”(İsra 95)

Bu bağlamda onların isteklerini ve beklentilerini bir beşerin ortaya koyması mümkün değildir. Çünkü olağan üstü şeyler istiyorlar. Eğer o istenilenleri ortaya koysa bile yine de iman etmeyecek olmalarından ‘işi yokuşa sürüyorlar.’ Nebiden insan vusatını aşan şeyler istemelerini Kur’an’nın ifadesiyle şöyle diyorlar;
 
“Yerden bizim için bir pınar fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.” dediler.
 
 Veya senin hurma ve üzüm bağlarından bir bahçen olmalı ve aralarından gürül gürül nehirler akıtmalısın.
 
Veya iddia ettiğin gibi, göğü paramparça edip üzerimize yıkmalısın. Veya Allah’ı ve melekleri karşımıza çıkarmalısın.
 
Veya altından bir evin olmalı, ya da göğe yükselmelisin. Çıksan dahi, bize oradan okuyacağımız bir kitap indirmedikçe senin yükselişine asla inanmayız. De ki: “Benim Rabb’im noksanlıklardan arıdır. Ben, bir beşer ve resûlden başka bir şey miyim ki?”
 
İnsanlara, doğru yola ileten rehber gelince, onları iman etmekten alıkoyan şey, “Allah, ölümlü bir beşeri mi resul gönderdi?” şeklindeki anlayışlarıdır.
 
De ki: “Eğer yeryüzünün sakinleri melekler olsaydı, elbette onlara gökten resûl olarak bir melek gönderirdik.” (İsra 90-95)
 
Yukarıdaki ayetler, toplumuna vahyi duyuran Allah elçilerine söyleniyor!
 
“İçlerinden kendilerine bir uyarıcı gelmesine hayret ettiler de, inkârcılar: “Bu acayip bir şeydir.” (Kaf 2)
 
“Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önceki kimseler de yalanlamışlardı. Elçileri onlara apaçık delillerle, sahifelerle ve aydınlatıcı kitapla gelmişlerdi.” (Fatır 25 )
 
Allah’ın irade verdiği ve iradesinden dolayı da sorumlu tuttuğu tek varlık insandır. Bu insana sorumluluklarını hatırlatacak, nevi şahsında bizzat tatbik edecek, diğer bir ifadeyle örnek olacak kişinin insan olması yadsınamaz/garipsenemiyecek bir şey iken, bu yolla inkarlarına bahaneler üretip kılıf giydirmeye çalışıyorlar. Allah resulünden bunları istediler ama bu istemlerin hiçbirine olumlu cevap verilmedi ve şöyle denildi “Onlara bu Kur’an yetmiyor mu”
 
1-Rivayet ediliyor ki; iki gözü a’ma bir kimse gelip, ‘ya Resulallah, Allahü Teâlâ’ya dua et, gözlerim açılsın’ dedi. (Kusursuz bir abdest al! Sonra Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!)duasını okumasını buyurdu. Adam, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. (Tirmizi ve Nesai’nin (Sünen)
 
2-Taşın Hz. Peygamber’le konuşması. (Müslim, “Fezâil”, 2)
 
3-İlk hutbelerini üzerine çıkarak okuduğu hurma kütüğünün, minber yapıldıktan sonra, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) minbere çıkışında inlemeye başlaması, bunun üzerine Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ona yaklaşarak okşar gibi elini gezdirmesi veya sarılması sonrası kütüğün susması. (Buhârî, Menâkıb, 25; Tirmizî, Cum’a 10, Menâkıb 6; Nesâî, Cum’a, 17; İbn-i Mâce, İkâme, 199; Dârimî, Mukaddime 6, Salât 202; Ahmed, I, 249, 267, 315, 363.)
 
4-Hayber fethinde bir yahudi kadının, Hz. Peygamber’i (s.a.v.) öldürmek amacıyla, ona kızartılmış zehirli koyun eti sunması üzerine, kendisinin zehirli olduğunu koyunun dile gelip haber vermesi. (Buhârî, “Tıb”, 55; Müslim, “Selâm”, 18; Ebû Dâvûd, “Dıyât”, 6)
 
5-Ayın iki parçaya ayrılması. (Buhârî, “Menâkıb”, 27; Müslim, “Münâfikun”,46)
 
Mekke’de Kureyşlilerin kendisinden bir mucize istemesi üzerine resulullah parmağıyla semada ayı işaret etmesi ve orada bulunanların ayı ikiye yarılmış halde görmeleri.
 
6-Az bir besinle çok sayıdaki insanı doyurması, (Buhârî, Megâzî 29, Menâkıb 25, Et’ime 6; Müslim, Eşribe, 141, 142; Tirmizî, Menâkıb, 6; Muvatta’, Sıfatü’n-Nebi, 19.)
 
7-Parmaklarından suların akması ve susuz olan büyük bir ordunun kanıncaya kadar bundan içip tüm su lüzumlarını gidermesi, (Buhârî, Menâkıb 25, Şurût 15, Cihad 132; Müslim, Fezâil, 6; Tirmizî, Menâkıb, 6)
 
8-Önünü gördüğü gibi aynı anda arkasını da görebilmesi, (Buhârî, Ezân, 88.)
 
9-Gündüz ışıkta gördüğü gibi gece karanlıkta da görmesi, (Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, VI, 75)
 
10-Ne Güneş ne de Ay ışığında yürürken gölgesinin görünmemesi, (] Süyûtî, el-Hasâisu’l-Kübrâ, trc. Naim Erdoğan, İstanbul 2003, s. 186.)
 
Bu ve buna benzer daha onlarca rivayet var. Bu türden rivayetlerin gerek ravilerinden kaynaklanan gerekse konu içeriği açısından güvenirliği yoktur. Bunlar Allah resulüne iftiradan başka bir şey değildir. Burada yapılmak istenen şey anladığımız kadarıyla; Muhammed as diğer Allah resulleriyle yarıştırmak, bizim nebimizin onlardan ne eksiği var hatta daha üstün deme aşağılık psikolojisinin bir göstergesidir. Oysa Kur’an bize “Allah’ın elçilerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız” (Bakara 285, Nisa 152) diyerek iman etmemizi istemektedir.
 
Mucizeyle iman makbul bir iman değildir; mucizede aciz bırakma, insanı hür iradesini kullanma yetisini elinden alma, korkutma ve aklını yeteri kadar kullanma imkanı vermeme vardır. Dolaysıyla iman; aklın iknası, kalbin mutmainliği sonucu irade kullanmakla gerçekleşecek olandır. Mucizeyi müşrikler ve imanda zafiyeti olan ister, bunu da iman etmeyişlerinin bir bahanesi olarak yaparlar.
 
“«O’na Rabbinden mûcizeler indirilseydi ya!» dediler. De ki: «Mûcizeler ancak Allah katındadır, ben ise sadece açık bir uyarıcıyım.» Kendilerine okunup duran kitabı sana indirmiş olmamız onlara (bir mucize olarak) yetmez mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.” (Ankebut, 50-51)
 
“Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.” (Enam 35) “Onların senden istediklerine cevap vermek için olağan üstü, harikulade şeyler yapmak mı istiyorsun” hadi yap bakalım yapabiliyorsan demenin adıdır bu.
 
Bunu yapmadaki maksatları, temel kaygıları kanımca; Daha önceki nebilerin bunca mucizeleri varda bizim nebimizin ne eksiği var. Bizimkinin de olmalı diyerek rivayetin hurafe fabrikasında üretilmiştir. Amma bu gayretlerin tamamı zorlama rivayetlerin bir sonucu olarak görülmelidir. Nitekim rasulüllaha atfedilen bir sözde; “Hiçbir peygamber yoktur ki, onlara kendi zamanlarındaki insanların inandıkları bir mucize verilmiş olmasın. Bana mucize olarak verilen ise, ancak Allah’ın bana vahyettiğidir.”  (Buhârî, “İ‘tisâm”, 1) Buyurmuştur.
 
Müşriklerin Muhammed aleyhisselamdan onun rasullüğünü ispat sadedinde beklentileri ve bu konuda dillendirdikleri ne kadar şey var ise, biz onların bütün istemlerini gerçekleştirdik. Nasıl mı? Şöyle yaptık; öncelikle bütün resullerden üstün hatta bir adım önde olduğunu ve o resullere verilen mucizelerin hepsinin kendisinde var olduğunu uydurduğumuz rivayetlerle ispatladık. Tabi bunu biz uydurduk demedik.! O’na arkadaşlık yapmış toplumda itibar gören Sahabesinin ve onların çocuklarının ağzına koyarak yaptık. Sahabenin güvenirliğine dairde rivayet uydurup garantiye almak istedik. “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine sarılsanız hidayete erersiniz. Ashabımın ihtilafı ise sizin için rahmettir.” (Beyhaki, el-Medhal, s.162-3, No:152)
 
Hadis diye rivayet edilen bu ve yukarıda zikrettiklerimizin hepsine birer not düşmek isterdim. Ama bu konuyu çok uzatacağından yorumu siz okuyucuların idrakine havale ediyor, örnek olması açısından bir tek bu hadise not düşmeyi yeterli görüyorum.
 
“Ashabım gökteki yıldızlar gibidir.” Muhaddislerin büyük bir bölümü bu hadisi için uydurma demiştir: Buhari, Ahmed Bin Hanbel, Muzni, Dârekutnî, İbni Teymiyye, Adiyy, Hibbettulah, İbni Hazm, Aliyyul Kâri, Elbâni…
 
Hadisin ravisi olarak gösterilen Abdurrahim bin Zeyd ve Zeydul Ammi, Buhari’ye göre yalancıdır ve kasıtlı hadis uydurmuşlardır. (Buhari, “Ez-Zuafâ” (Zayıf Râvîler)
 
Bu ravi, Hz. Ömer’in kardeşi Zeyd’in oğludur. (626) yılında Medine’de doğdu. Peygamber vefat ettiğinde 6 yaşındaydı. (Diyanet Vakfı İslam ansiklopedisi) Altı yaşındaki bir çocuğun rivayetine ne kadar itibar edilir!
 
Bu rivayetin, yine de bazı hadis kitaplarına girmiş olmasından dolayı bu uydurmayı, uydurma da olsa bazı hadis kitaplarında görmekte olup, güncel olarak da vaizler kürsülerden bunu halka duyurup, hala dillendirmektedirler. Ve halk bunun ne senedini bilir ne sorar, nede arayıp bulmak için bir gayreti olur…’hoca dediyse doğrudur’ der.
 
Sünni tarafta bu hadis dillendirilir de Şia hiç da boş durur mu?  Onlar da bunun bir benzerini kendi mezhepleri doğrultusunda üretmişler. Hangisi daha evvel bunu üretti bilemiyorum.
 
“Ehl-i Beytimin imamları yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız hidayet bulursunuz.” (Deflim-ul idam EI-Kazi)
 
“Ehl-i Beyt İMAMI” deyimi diye bir şey Allah resulünün zamanında yoktu ki! Böyle bir söz söylesin. Tabi onalar da “Ehl-i Beyt” deyimini delil olarak öne sürerek “sizi Allah temizlemek istiyor” (Ahzab 33) ayetini ileri sürüp uydurma rivayeti aklamaya çalışıyorlar…
 
Kur’an açısından bakıldığından Sahabenin ihtilafı rahmettir iddiası şu ayete göre uygun düşer mi? “Allah’a ve Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra zaafa düşüp zayıflarsınız. Sabredin. Kuşkusuz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 8/46)
 
Kur’an’ı bilenler bilirler ki, bu türden hadislerin iler tutar yanı yoktur. Sahabe dediğiniz insanlar (Cemel, Sıffın, Kerbela, Nehrevan) anlaşmazlıklara düşüp kendi aralarında savaşıp, birbirlerinin kanını döktüklerini, bu savaşlarda binlerce Müslümanın öldüğünü tarih kitaplarından okuyoruz. Mü’min kanı dökmenin izahı olmadığı gibi (Nisa 93) her yıldızın ışığı da bize ulaşmamaktadır. Öyle yıldızlar var bize yolumuzu/yönümüzü gösterirken öyleleri de var ki, yolumuzu kaybettirir. Kur’an da “Ey iman edenler” diye başlayan ve olumsuz söz ve fiilleri kınayan ayetler sahabe hakkındadır bilelim! Örneğin; Aişe annemize iftirada bulunanların içinde mü’min olduğunu söyleyen kimseler olduğu gibi (Nur 12) Huneyinde, Uhudda savaştan kaçanlar, yerlerini terk ettikleri için kınanan okçular, Medine’ye giren kervanın sesini duyup da Allah resulünü hutbede ayakta bırakıp da kervana/dünyalığa koşanlar, ihanet edenler… bunların hepsi sahabe!
 
Ama şunu da söyleyelim sahabenin hepsi de böyledir demek insafsızlık olur, kimsede hepsinin böyle olduğunu iddia edemez, ilmi ve alimliği konusunda herkes düğmesini ilikler ve onların içinde öyle yiğitler var ki, feraseti ve şecaati ve bu uğurda ölümü cana minnet bilip, ‘anam babam sana feda olsun’ deyip bu davayı ortadan kaldırmak isteyen babası, kardeşi de olsa kılıcını sıyırıp karşısına dikilip onunla savaşan, bu dava uğrunda bütün sevdiklerini ve her şeylerini feda edenlerde sahabeydi. Şunu demeye çalışıyorum; sahabe de bizim gibi bir insandı ve insan zaaflarıyla mualleldi, kutsayıp ilahlaştırmaya gerek olmadığı gibi, hakaret edip yerlere sermeye de gerek yok. İyiler, güzeller, yiğitler örneğimiz, başımız tacı, diğerlerinin de hesabı Allah’a kalmıştır.
 
Bu türden uydurma rivayet üretenlerin iddialarını vahiyle ispatlayamadıklarından, bazılarını vahiyle bağı varmış gibi göstererek ve risaletin sanki ispatının gerekçesi olarak aktarılıp sunulmaya çalışılmıştır.
 
‘Böylece Kur’an’ın tanıttığı peygamber yerine, tamamen rivayet kültürüne dayanan ve daha ziyade, olan yerine olması tasavvur edilen bir peygamber portresi oluşturulmuştur. Böyle bir peygamber portresi ise vahyin tanıttığı peygamberden öte, adeta beşeri özelliklerinden arındırılıp olabildiğince mucizelerle veya olağanüstülüklerle bezenmiş bir peygamber kimliğinden başka bir şey değildir. Hicri 5. Yüzyıldan itibaren müstakil olarak kaleme alınmaya başlanan Hasâis, Delâil ve Şemâil kitaplarında, Hz. Muhammed’i kutsallaştırma işi doruk noktasına çıkmış, O’nu yarı insan, yarı melek olarak telakki eder hale gelmişlerdir. Hz. Peygamber’in hayatı mucizelere boğularak şahsiyeti, kişiliği, örnekliği ortadan kaldırılmıştır.’ (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi. Z. Bulut)
 
Muhammed as Kur’an’ın dışında bir mucizenin verilmediğini açıkça ortaya koyan ayetler var olmasına rağmen, “Allah dilerse yapar” ucuzculuğuyla ayetleri rivayetlerin gölgesinde bırakmak ne büyük bir fecaattir.
 
Bu türden istemde bulunanlar sadece müşrikler değildi, daha önceden kitap verilenlerde (Kitap ehli) aynı türden taleplerde bulunuyorlar. “Fakat onlara kendi katımızdan hak geldiği zaman: ‘Musa’ya verilenlerin bir benzeri buna verilmeli değil miydi?’ dediler. Onlar, daha önce Musa’ya verilenleri inkar etmemişler miydi? ‘İki büyü birbirine arka çıktı’ dediler. Ve: ‘Gerçekten biz hepsini inkar edenleriz’ dediler.” (Kasas 48,49 Ankebut 48,51)
 
Demek ki, kişi Müşrikleşince mantık hep aynı çalışıyor; Musa, İsa as ve diğerlerine verildi de sanki onu kabullendiler mi? Hayır. “Size bu Kur’an yetmiyor mu”? diye soran Allaha bizde diyoruz ki, “bize yetiyor “ya rabbi” “yetmiyor” diyenler düşünsün o zaman.
 
 
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Gelin şu zekâtı bir düzene koyalım! ...
............................................
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Faruk BEŞER
 Özürlüler ve Allah’ın Adaleti meselesi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Müslüman demokrasiye razı olur mu sahip çı ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Eskiden ve Şimdi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Müslümanlarda Akıl Tutulması ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Söylemler İddia, Eylemler İse İspattır ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Allah'tan Kimler Korkar ? ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Tarihin Son Sayfası ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 İyi bir çocuk yetiştirmek isteyen anne-bab ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 De ki; Yeryüzünü Dolaşın.. ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.