Yusuf Suresi, Kur’an’da baştan sona bir kıssayı ele alan müstakil tek suredir. Nüzul sırasında da, Mushaf’taki sıralamasında da Hûd Suresinden sonra yer almaktadır. Kur’an’da Yusuf suresi dışında 2 ayet daha Hz. Yusuf’tan bahseder. Bunlardan bir tanesinde diğer peygamberlerin isimleri sayılırken Hz. Yusuf’un ismi de zikredilir (En’am: 6/84) diğeri Hz. Musa kıssasında geçer. Daha önce Hz. Yusuf’un da “beyyineler” getirdiğine dair ayettir (Mü’min: 6/34).
Hz. Yusuf, İsrail oğullarına gönderilen peygamberlerdendir. Kur’an’da Hz. Yusuf hakkında detaylı bir bilgi olmamakla birlikte, yine de başka peygamberlere nazaran daha fazla bilgi vardır. Kur’an’ın ifadesiyle “ehsenu’l kasas/en güzel kıssa” (Yusuf: 12/3) olarak anılan Yusuf kıssasında, peygamberin hayatının çocukluktan yöneticiliğe kadar olan tüm yaşam safhalarının anlatılmış olması, muhatapların bu kıssa üzerinde dikkatlerini yoğunlaştırmak amacını gütmektedir.
Surede, tevhid, rüya tabiri, siyaset, insanî münasebetler, erkeklerin, kadınların hile ve tuzaklarından, ilim ve iktisadî hayattan, sabır, doğruluk, ümit, hırs, kıskançlık, pişmanlık, kısacası dini ve sosyal hayata dair pek çok husustan bahsedilmektedir. Bu yönüyle de “en güzel kıssa” olarak nitelendirilmiştir. Güzel denmesinin sebebi, üslup ve metot olarak çok dikkat çekici bir yöntem kullanılmış olmasıdır.
Yusuf Suresi’nde farklı karakterler, durumlara göre farklı davranış modelleri sergiler. Bunları şu şekildedir.
İman ve sabır modeli (Hz. Yusuf ve Yakub).
Kıskançlık ve haset modeli (Yusuf’un kardeşleri).
İmtihan karşısında direnç modeli (Yusuf ve Azizin karısı).
Adalet ve merhamet modeli (Yusuf’un affediciliği).
İhtiras ve hile modeli (Azizin karısı ve Mısır kadınları).
Kıssanın verdiği çeşitli mesajlar içerisinde belki de önemlisi, sabırlı olmak, affetmektir, basiret sahibi, iffetli ve ilim ehli olmaktır.
Sabır ve Teslimiyet: Yusuf, kuyuya atıldığında (12:15) ve hapisteyken (12:35) sabır gösterir. Bu sabır, onun Allah’a olan güveni ve teslimiyetiyle ilişkilidir. Zor durumlarda Allah’a tevekkül eden bir modeli temsil eder.
Hz. Yakup, en küçük oğlu Yusuf’u diğer oğullarından daha çok severdi (Yusuf: 12/6, 8). Bu durum, Hz. Yusuf’a karşı abilerinin kıskançlık beslemelerine sebep olmaktaydı. Kardeşler arasına kıskançlık tohumunu ekerek, fitneye sebep olan, hatta aşırı kıskançlık duygusunun kardeşi öldürmeye kadar götürebileceğini Kur’an ifade etmektedir (Yusuf: 12/5, 6, 100).
Abileri Yusuf’u öldürmek için götürdüler, fakat içlerinden birisinin fikriyle öldürmekten vazgeçip kuyuya atmaya karar verdiler. Döndüklerinde, babaları Hz. Yakup’a Yusuf öldü haberini verdiklerinde Hz. Yakup, muhtemelen Allah’tan aldığı vahiyle, ölmediğini biliyordu. Allah’ın, oğlu Yusuf hakkındaki takdirinin tezahür etmeye başladığını ve bu yüzden haberi sabırla karşıladığını, Allah’ın takdirine, söz konusu en sevdiği evladı olsa bile tam teslimiyet gösterdiğini görmekteyiz (Yusuf: 12/17, 18, 64).
Teslimiyet ve Tevekkül: Kıssada öne çıkan unsurlardan biri de teslimiyet ve tevekküldür. Hz. Yakup, olacakları anlamıştı fakat yine de Yusuf’un abileri ile gitmesine engel olamamıştı. Her ne kadar O’nu göndermemek için elinden geleni yapsa da sonuçta kadere razı olup sabretmekten başka yapacak bir şeyi yoktu. Rabbinden gelene teslimiyet göstererek, yaptığı dua sayesinde, başta şer gibi görünen olaylar, lehine sonuçlanmıştı. Aynı şekilde Hz. Yusuf da, kuyuya atılmasından Mısır’a vali tayin edilmesine kadarki süreçte isyan etmemiş, dua ile babasına kavuşacağı günü beklemiştir. Tevekkül ve Allah’a sığınmanın en güzel örneğini sergileyen Hz. Yusuf’un karşısında, kıskançlıkları yüzünden O’nu öldürmeyi göze alan, kuyuya atıp terk eden, babalarına kurt yedi diye yalan söyleyen ve babalarının emaneti en küçük kardeşlerine kötülük ederek, emanete ihanet eden abileri vardı.
Haset: Bir başkasında bulunan nimetin ısrarla ondan alınıp kendisine verilmesini istemektir. Nisa suresi (4)128. ayette ifade edildiği gibi; elbette insanın yaratılışında kıskançlık vardır. Felak (113) suresinde ise, insana tabiatında var olan kıskançlığın aktif hale gelip, zarar verici yönünden Allah’a sığınılması öğretilmektedir. Kıskançlık insanlar arası ilişkileri bozan manevi bir hastalıktır. Tarihte insanların kıskançlık yüzünden birbirine düşman olduğunu, kardeşin kardeşe sinsice planlar kurduğunu görmekteyiz.
İnsanlar hakkında olumlu düşünceye sahip olmak erdemdir. Fitili ateşlenmiş haset insanı normal olmayan davranışlara sevk edebilmekte, kontrol edilmeyen bir nefret ve düşmanlığa sürükleyebilmektedir. İnsan, nefsinin esiri olarak kendini yeterli görme, dünya kaygısı taşıma, bencillik, kibir, kıskançlık gibi psikolojik zafiyetleri açığa çıktığında, aklını kullanarak bu olumsuz tutum ve davranışlardan kurtulmalı, kendisini kötülüğe götürecek bir takım fiillerden uzaklaşmalıdır.
Adalet ve merhamet: Hz. Yusuf yıllarca uzak kaldığı ailesi huzuruna geldiğinde onlara; “Allah’ın izniyle kendinizi güvende hissedeceğiniz Mısır’a buyurun” (Yusuf: 12/99) ifadeleriyle karşılamıştır. Bu cümle kendisine kötülük eden abilerini karşıladığı tavrın nasıl olduğu konusunda son derece anlamlıdır. Aynı zamanda, misafire ikram ve hürmetin sadece karın tokluğu olmadığı, onun güvenliğinin sağlanmasının da önemine dair mesaj içermektedir. “Allah’ın izniyle…” diye başlayan Hz. Yusuf’un cümlesinde, her şeyin Allah’ın dilemesine bağlı olduğunun göstergesi vardır. Kehf suresi (18) 23 ve 24. ayetler de açıkça “inşallah” denmesi tavsiye edilmektedir. Buna göre geleceğe dair konuşurken mutlaka “Allah dilerse” deme zorunluluğu vardır ve Hz. Yusuf buna riayet etmektedir.
İsar: Kendisine kötülük eden kardeşlerine iyilikle muamele etmek de, yine Kur’an’da çok övülen ve tavsiye edilen ‘isar’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Karşılıksız iyilik etmenin ötesinde, “kendisinin ihtiyacı var iken, başkasını kendisine tercih etmek” olarak tanımlanan isar, Kur’an’da müminlerin en önemli hasletleri arasında zikredilmektedir. “Onlar kendileri çok muhtaç bulunsalar da başkalarını kendilerine tercih ederler” (Haşr: 59/9). Muhatabına karşılıksız iyilik yapmak, insanlar arasındaki ilişkileri düzenler, sevgi, saygı ve güven ortamı yaratır, huzurlu bir toplum meydana getirir. Herhangi bir beklenti olmadan insanlara iyilik yapma hususu, Kur’an kıssalarında sık değinilen konudur.[1]
Aziz’in eşinin davetinden, “iffetin verdiği terbiye ve kişilikle” (Yusuf: 12/32) kaçınması da büyük bir ahlak örneğidir. Zindana atılacağını bile bile ahlaki bir zafiyet göstermemiş, yardımı yalnızca Allah’tan beklemiş ve “Ey rabbim, zindan bunların beni davet ettiği şeyden daha sevimlidir, eğer tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” (Yusuf: 12/33) diye dua etmiştir. Anlaşılıyor ki, insana verilen fiziksel güzellik onun imtihan vesilesidir. Eğer bu konuda zafiyet gösterirse, kaybedenlerden olacaktır.”[2]
İffet: Haramdan kaçınmak, helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak anlamlarına gelen iffet bedenî ve maddî hazlara düşkünlükten uzak olma halini de ifade etmek için kullanılır.[3] Yunan felsefesinden İslam felsefesine kadar iffetli olmak, erdemli bireyin özelliklerinden biri olarak görülmüştür. Platon iffeti dört ana erdemden biri olarak kabul ederken Aristo erdemli olmayı aklın ölçülerine uygun davranmak şeklinde tanımlamaktadır. İnsanın aklıyla iki uç nokta arasındaki orta yolu benimsemesi anlamına gelen bu açıklama bireyin aşırı isteklerden uzak kalması anlamındaki iffeti hatırlatmaktadır.[4]
Hz. Yusuf’un, genç yaşına rağmen iffetle ilgili sınavı başarıyla geçtiği sûrede aktarılanlardan anlaşılmaktadır. Yusuf suresinin 23. ayetinde “Evinde bulunduğu kadın ondan murad almak istedi. Kapıları iyice kapattı ve “haydi gel” dedi. O da ‘Haşa, Allah’a sığınırım! Zira kocan benim velinimetimdir, bana iyilik edip evini açtı. Gerçek şu ki zalimler iflah olmaz!’ dedi.” şeklinde anlatılan olay iffetini koruyan; yaşananları efendisine haksızlık olarak yorumlayan genç bir bireyden bahsetmektedir.
Hz. Yusuf’un kıssası iffetin, imanın, tevazu ve sabrın sembolüdür. Kıssada yaşanan olaylar birçok davranış modeline örneklik teşkil etmiş, karakter eğitiminde önemli bir kaynak olmuştur. Buna göre; ‘kader, sabır, şükür, emanete ihanet, yalan söyleme, sevgi, affetme, kıskançlık’ konuları en başta dikkat çeken konulardır. Yusuf suresi 26-28. ayetlerde, kadın-erkek cinslerinin bir mekânda yalnız kalmalarından doğacak olumsuz sonuçlarla ilgili mesajlar vardır. Her iki taraf hakkında yanlış anlaşılmalara ve dedikodulara mahal vermemek için, kapalı alanda yalnız kalmaktan sakınmalı, iddialara delilsiz ve itimat edilmemeli. Şahit dinlenmeli, şahitliğin hukuki bir kaide olduğu ve bu şahidin adaletli, ferasetli ve dürüst ilkelerle hareket etmesi gerektiğinin işaretleri vardır.
Adalet ve Yönetim Bilinci: Yusuf’un Mısır’da hazineden sorumlu olması (12:55), adil ve akılcı bir yönetim modelini yansıtır. Yusuf, bolluk ve kıtlık yıllarını yöneterek toplumun refahını sağlar.
Gurur: Aziz, Hz. Yusuf’a inandığı halde, gururundan dolayı onu haksız yere cezalandırdı ve zindana attırdı. Yıllarca haksız yere zindanda kalan Hz. Yusuf bir an bile isyan etmemiş, sabır ile Rabbi’ ne sığınmıştır. Olumsuz gibi görünen bu olayın akıbeti hayır olmuştur. Hz. Yusuf, hapishaneyi bir eğitim merkezine çevirmiş ve vahyi tebliğ imkanı bulmuştur.
Akıl ve Tedbir: Yusuf’un kardeşlerini Mısır’a gönderirken temkinli bir şekilde hareket etmelerini istemesi (12:67), tevhid inancına dayalı bir tedbir anlayışını yansıtır. Hz. Yusuf, kardeşleri Mısır’a geldiğinde onlara kim olduğunu söylememiş, küçük kardeşi Bünyamin’i yanında alıkoymak için küçük bir strateji geliştirmişti (Yusuf: 12/70). İnce bir dikkat ve olgun bir kararlılıkla planını uygulamış ve amacına ulaşmıştı. Kardeşinin heybesine gizlice su kabını koyup, ona hırsızlık isnat etmeyi düşünürken kardeşi Bünyamin’i rencide etmemiş, yıkıcı bir tesir bırakmaması için usulca kulağına “haberin olsun, ben senin kardeşinim” (Yusuf: 12/69) diye kendi kimliğini ona ifşa etmişti. O’nu Mısır’da bırakmanın başka yolu olmadığından böyle bir oyuna girmiş, fakat bu esnada dahi inandırıcı olsun diye kardeşine karşı, “hırsız, hırsızlık yaptın” gibi laflar söylememişti. Hz. Yusuf’un bu davranışı, hassas bir tutum ve incelik olarak dikkat çekmektedir. Bu olay üzerine diğer kardeşlerin verdiği tepki de oldukça dikkate değerdir. “Bu hırsızlık olayı, Bünyamin için doğal bir durum, O’nun diğer kardeşi de (Hz. Yusuf’u kastederek) bu davranış üzereydi, biz ise bu tür davranışlardan çok uzağız. Çünkü onların annesi ile bizim annemiz bir değildir” (Yusuf 12:77). Yine içlerindeki kıskançlık duygusu depreşmiş, Bünyamin ve Yusuf’u suçlamaya başlamışlardı. Bu tepkileri içinde bulundukları inkâr psikolojisinin bir yansıması olarak değerlendirilmiştir.[5]
Teslimiyet: Yusuf’tan sonra en küçük oğlu Bünyamin’in de Mısır’da alıkoyulması haberi Hz. Yakub’ u derinden etkilemiş, ağlamaktan ve üzüntüden gözlerine ak düşmüştü. Bu yüzden diğer oğullarının sitemine maruz kalan Hz. Yakub’ un şu sözleri büyük bir tevekkül ve teslimiyet ifadesi olarak Kur’an’da bahsedilir; “Ben hüznümü ve sevincimi yalnız Allah’a arz ederim”(Yusuf: 12/86). Allah yalnızca kendisine güvenmememizi, kendisinden yardım dilememizi istemektedir. Zira Allah’ın rahmet ve lütfu son derece geniştir, içinde bulunduğunuz sıkıntı ne olursa olsun, Allah’ın rahmet ve lütfu her an imdada yetişir, yeter ki insan ümitsizliğe kapılıp ye’se düşmesin (Kutub, 1991).
Pişmanlık ve Tövbe: Kardeşler, sonrasında hatalarını itiraf eder ve tövbe ederler (12:97). Bu da yanlış davranışların ardından doğru yolu bulmanın önemine işaret eder.
Yusuf kıssası, insana sabır ve tevekkül ile dünyada yüce bir makama geleceğinin, ahirette ise salih kimselerden olacağının mesajını verir. Hz. Yusuf fiziksel güzelliğinin yanında, duygusal ve bilişsel yönden de mükemmel yetiştirilmiş, zekiliği, aklını kullanması, anlayış ve hoşgörülü yanı ile de “örnek bir şahsiyet” profili oluşturmaktadır.
Yusuf Kıssası tam bir kişisel gelişim ve karakter eğitimi kıssasıdır. Ayette buyurulduğu gibi; “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır.” (Yusuf, 12/7) Bu bağlamda hangi davranışların ön plana çıktığı ile ilgili olarak şu çıkarımların yapılması mümkündür:
1- Sır saklamak, her türlü hasetten korunmanın birinci yoludur,
2- Başa gelen sıkıntı belalara güzel bir “sabr-ı cemil” ile sabretmek ve yardımı ancak Allah’tan beklemelidir.
3- Henüz delikanlılık çağında ki Yusuf için belki de en zor sınavlardan birisi Züleyha’nın tahrik edici davetine hayır diyebilmektir. Hz. Yusuf gibi zindana atılmak pahasına ahlaklı bir duruş sergileyen, mükâfatını dünya ve ahirette alacaktır.
4- Kişi hatasını anlayarak tövbe etmeli, hatasında ısrar etmemelidir.
5- Kötülüğe karşı iyilikle karşılık vermek, erdemli insanların işidir. Yusuf (a.s.) gibi kötülüğü unutmak, affedici davranmak ve kötüleri Allah’ın merhametine havale etmelidir.
6- Sıkıntı ve zorlukların üstesinden tek başına gelmediğinin farkındalığı ile insan Rabbine şükür ve duayı ihmal etmemelidir.
7- Hz. Yusuf Mısır’a vali olup, yıllar sonra her şey açığa çıktıktan sonra “Tüm ailenizle toplanıp bana gelin.” demesi, ebeveynini makamına çıkartması, kendisiyle akrabalık ilişkilerini kesen kardeşlerinin yaptığı kötülükleri affederek tüm ailesinin yanına getirilmesini istemesi, tüm yaşananlara rağmen aile ilişkilerinin korunmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir (Arıkan, 2016).
Yusuf kıssasında kıskançlık, acelecilik, pişmanlık, tevekkül, sabır, iffet, merhamet, şükür, emanete ihanet, yalan söyleme, affetme, iyilik, gibi birçok davranış modeline değinmiştir. Sabır ve tevekkülün insanı dünyada yüce bir makama getireceği, ahirette ise salihlerden kılacağı belirtilmektedir. Kıskançlık, kin ve düşmanlığın ise insanı daima rezil ve zelil kılacağı dikkatlere sunularak, muhataplar iyi ve doğru yola teşvik edilmektedir.[6]
[1] Mustafa Kara, Güncel Değeri Açısından Kur’an Kıssaları
[2] Mehmet Atalay, Kur’an’a Psikoloji ile Bakmak
[3] Mustafa Çağrıcı, “İffet” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 21/506-507.
[4] Kemal Göz, İslam Felsefesinde Ahlakın Temel Paradigmaları (Ankara: Fecr Yayınları, 2016), 28-73.
[5] Mehmet Atalay, Kur’an’a Psikoloji ile Bakmak
[6] İdris Şengül, Kur’an Kıssaları Üzerine
|