Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve: “Şüphesiz ben Müslimlerdenim” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? (Fussilet 33)
Yaratılmışlar içerisinde üstün vasıflara sahip olan varlık, insandır. Bu özelikleri dolaysıyla diğer varlıklardan farklı olarak kendisine ekstra yükümlülükler yüklenmiştir; gördüğü, duyduğu ve anlayıp/aklederek dirayet gösterip, konuşup izah edip, betimlemesi sözlü anlatımla elde edilen bir nimettir. Bu yönüyle de unuttuğumuz, üzerinde pek düşünmediğimiz bu nimeti hatırlatmak istedik. Bu yönüyle nimetlerin tamamından sorumlu tutulup hesaba çekileceğimizi de hatırlatmak isteriz. (İsra 35) Kainatta var olan her şey bir maksada mebni olarak yaratılmıştır. (Sad 27) Bu yaratıklar içerisinde bir tek insan fiillerinden dolayı hesap verecektir. (Zilzal 7,8) Bundan dolayıdır ki, bahşedilen nimetler (söz) yaratılış maksadına uygun kullanıldığı taktirde maksat hasıl olmuş olur.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en bariz özeliklerinden biride şüphesiz konuşmasıdır. Bu kabiliyeti sayesinde hemcinsleriyle anlaşabilmekte, cemiyet içerisinde iletişim kurmakta, bu özelliği sayesinde yer edinebilmekte, düşman veya dostlarının sayısını çoğaltabilmekte ve ağzımızdan çıkan sözlerle; “küstürür/barıştırır, kızdırır/sevindirir, üzer/mutlu eder, içimize kasvet verir/ferahlatır, aşağılar/onurlandırır, cesaret kırar/cesaretlendirir, güven azaltır/güven verir, hayal kırıklığına uğratır/ümitlendirir…”
Söz ağızdan çıktığı anda ok gibidir ya hedefe varır ya da boşa gider. İşte hedefe varmayan boşa giden her sözünün vebalı vardır. “Söz ağızdan çıkıncaya kadar senin esirindir. Ağızdan çıktıktan sonra sen onun esiri olursun.” Bundan dolayıdır ki, “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” (Saff 2,3)
Söz, zihnimizde oluşup kalbimizle birleşip oluşan düşünce, duyguların da etkisiyle meydana gelen dizeler, ancak dil ile ifade edilir. Zihnimizde fikir olarak oluşur fakat dile dükülmediği sürece o düşünce doğmaz ve anlaşılmaz.
Söz; “Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisidir” (TDK) der sözlükler.
İnsanların birbirleriyle düşünce alışverişinde bulunmaları için “iletişim” yollarının en bariz ve yaygın kullanılanı “söz”lü olan ifadelendirmedir. Cemiyet hayatımızda kişiliğimizi ve kimliğimizi “söz”lerimizle ortaya koyar, yaptığımız akitleşmelere de sözleşme deriz. Bu insanlarla mukavelelerimiz böyle olduğu gibi yaratana karşı olan durumumuzda da böyledir. “Ey iman edenler akitlerinizi/sözlerinizi yerine getirin.” (Maide 1) Bu emir iman edenleredir. Dolaysıyla sözün insan hayatında çok önemli bir yeri vardır. Bu nedenle insan sözüne dikkat etmelidir. Çünkü ağızdan çıkan söz yok olup gitmemektedir. Ahiret günü insan her söylediği sözün hesabını verecektir. Allah resulüne atfedilen bir sözde de “Allah’a ve ahiret gününe iman eden ya hayır konuşsun ya da susun” (Riyâzü’s-Salihin, II, 120). Sözün ağırlığına vurgu yapan ehemmiyetli bir söz!
İslam dini hayatın tamamını kuşatan bir dindir. Her konuda olduğu gibi söz söylemede de bir adabı ve usulü vardır:
Sözü güzel /hikmetli söyleyeceğiz (Nahıl 125).
Doğru söz söyleyeceğiz (Ahzab 70).
Kötü söz söylemeyeceğiz (Mü’minûn 3).
Yalan söz söylemeyeceğiz (Zümer 3)
Arkasında duramayacağımız sözü söylemeyeceğiz (İsra 34).
Söylediğimiz söze/aktimize riayet edeceğiz (Mü’minun 8)
Boş ve malayani sözden uzak duracağız (Kasas 55)
Sözü muhatabının anlayacağı şekilde söyleyeceğiz (Buhari, “İlm”, 156)
Toplum içerisinde gizli saklı fısıltılı konuşmayacağız (Mücadele 12).
Söz söylerken sesimizi yükselmeyeceğiz (Lokman 19).
Bilgimiz olmadığı konuda konuşmayacağız (İsra 36).
Kızgın ve öfkeli iken konuşmayacağız (Al-i İmran 134).
Yapamayacağımız şeyi söylemeyeceğiz (Saf 2,3)
Sözü eğik bükmeden söyleyeceğiz (kavli leyin) (Taha 44).
Sözü güzel söylemek Mü’min kullara bir emridir! “…Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve yüz çeviriyorsunuz. (Bakara 83) Bu vacibleri iman eden her kul yerine getirmekle yükümlüdür. “Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.” (İsra 53)
Sözlerin en güzeli, sözü yaratanın sözüdür. (Hakka 40, Tekvir 19) Çünkü yüce Allah sözün en güzelini söylemiştir. “İşte bunlar, sana hak olarak okuduğumuz Allah’ın ayetleridir. O halde Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanacaklar?” (Mürselat 50, Casiye 6)
Sözlerin en güzeli, insanları hakk’a, doğruya, olgunluğa, fıtrata ve insanca yaşamaya sevkeden Allah’ın kelamıdır. “Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir…” (Zümer 18)
Sözün kimden çıktığına değil, söylenen söz hak ve hakikatten bir şeyler ifade ediyor mu? Eğer öyle ise o mü’minin yitik malıdır, alır demir başımıza kaydederiz. Çünkü hak söze uymak yaratanın emridir, dolaysıyla fıtrat da bunu gerektirmektedir.
Vahiy’in sorumluluk bilincine sahip olan mü’minler, onun ne kadar ağır bir söz olduğunu da bililer.
“Şüphesiz ki sana ağır bir söz bırakacağız” (Müzzemmil 5)
Müzzemmil suresi, mekki bir sure olmakla beraber ilk indirilen üçüncü sure olduğu rivayet edilmektedir. Daha ilk başta sözün ağırlığı Allah resulünün üzerine çökmüştür (onun korkması, titremesi ondandır) ve bu söz ilerde onun kemiklerini kıracak hale gelecektir “Üzerinden yükünü atmadık mı? Ki o senin belini bükmüştü.” (İnşirah 2,3) Söz Allah’ın sözü olunca, elbette bunun ağırlığını O’na tam teslim olmayan kimse taşıyamaz. Çünkü Allah’ın sözüne göre bir hayat inşa edecek, onun rol modeli olacak, dolaysıyla bütün bir dünyayı karşısına alacak ve “Sadece Allah’a kulluk yapacak/yapın” diyecek. Bunu yapmaz ise, sonunda sözün sahibine hesap verme var (Araf 6) ve o gün de sözün bittiği andır. Şunu da hatırlatalım ki, aynı yükümlülüklerle bizler de sorumluyuz, bu ayetlerin bizlere de hitap ettiğini aklımızdan çıkartmayalım. “O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.” (Yasin 65)
Söz veren ve verdiği sözü her türlü olumsuzluklara rağmen tutan insanlar toplum içerisinde saygın, onurlu, sözünün eri ve itibarlı insanlardır. Sözünün eri olmak her şeyden kıymetlidir. Kişi hayatta sahip olduğu her şeyini kaybedebilir. Maddi olarak kaybettiklerini de geri kazanıp yerine koyması mümkündür. Ama özü sözü bir olmayan kişi haline dönüşüp kişiliğini, şahsiyetini, güvenirliğini ve maneviyatını kaybettiğinde bunları geri getirmek çok zordur. “Söz vermek kolaydır da onu yerine getirmek zordur.”
Son söz olarak, Allah’a verdiğimiz sözü hatırlayalım. “Hani Rabbin Adem oğullarının bellerinden zuhur edecek zürriyetlerinden söz almış ve onları kendi kendilerine karşı şahit tutmuştu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar: “Evet, Rabbimizsin. Buna şahidiz” demişlerdi. Kıyamet gününde: “Biz bundan habersizdik” demeyesiniz diye.” (Araf 172) Yüce mevlâ insanoğlunun fıtratına/yazılımına yerleştirmiş “Rabbin” kim olduğunu. Yoksa biz kendi nefislerimize nasıl şahid tutulacağız? Böylelikle itiraz hakkımız elimizden alınma nedeni, bu donanın ve kapasiteyle yaratılmış olmamızdandır. Her aklı başında insan şu soruları kendisine mutlaka sormuştur; nerden/nasıl geldim, niye/ne için geldim ve nereye gidiyorum/ne olacağım? Düşünen insanlar yıllardır bu soruyu soruyor ve bu sorulara cevaplar arıyor! Çünkü “fıtrat” bu soruları sorduruyor… bu konuda da hak/gerçek söz, sözü yaratanın sözüdür.
“…Sözü de yerine getirin. Çünkü verilen sözden sorulacaktır.” (İsra 34)
Vesselam
|