SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 5 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Haydar ÖZTÜRK
 
 
 
Makale Tarihi :  1.09.2025
Yusuf Suresini Nüzul Bağlamına Göre Okumak

Yusuf Suresi, peygamberlerin hayatındaki zorlukların, mücadelelerin ve ilahi hikmetlerin bir özeti gibidir. Bu sure, peygamberlerin her durumda sabır ve tevekkülle Allah’a bağlılıklarını koruduklarını ve insanlığa örnek olacak bir ahlak sergilediklerini öğretir. Bu nedenle Yusuf Suresi, peygamberlerin hayatını anlamak ve onların örnekliğini kavramak için çok kıymetlidir.

Kur’ân kıssalarının verdiği mesajlar incelendiğinde bunların Hz. Peygamber ve muhataplarının durumuna ilişkin öngörüler ve davranış modelleri sunduğu görülür. Bu öngörü ve davranış modelleri peygamberlerin muhataplarının davete icabet etmesi, tereddüt sürecinde olması veya inkâr etmesine göre değişir. Hz. Peygamber’in o sıradaki konumuna, şartlarına ve bağlamına uygun gelecek şekilde yol gösterici modeller sunar.

Her metin oluştuğu ortamın izlerini taşır. Bu bağlamda Kur’ân’da nazil olduğu ortamın izlerini bünyesinde barındırır. Kur’ân’ın, içerdiği konuların yaşanılan durumlardan kopuk olması, dolayısıyla zamanı ve mekânı, sosyo-kültürel yapıyı ıskalaması düşünülemez. İnsanlara hidayet kaynağı olarak indirilen Kur’ân’ın nüzul ortamı ve muhataplarıyla olan ilişkisi bağlamında kıssaların oldukça önemli bir yeri vardır. Kur’ân kıssalarıyla ilgili birçok çalışmada kıssaların nüzul ortamındaki ilk muhataplara ne tür mesajlar verdiği ya da onlar tarafından ne şekilde anlaşıldığı meselesi önemli olmasına rağmen her nedense pek incelenmemiştir. Daha açıkçası, bu önemli mesele Hz. Peygamberi teselli edip moral vermek olarak yüzeysel yorumlanmıştır. Mekke döneminin çetin şartlarında nazil olan birçok süredeki kıssalara konu olan hususlar geçiştirilmiştir.

Genel kabule göre surenin tamamı Mekke’de indirilmiştir. Bazı müelliflere göre Yusuf suresi, Hz. Peygamber’i koruyup gözeten amcası Ebû Talip ile Hz. Peygamber’in eşi Hz. Hatice’nin vefat ettikleri yıldan, Peygamber ve yanındaki Müslümanlar için bir çıkış yolu olarak düşünülen Medine’ye hicret ve Birinci ve İkinci Akabe Biatları’nın yapıldığı yıla dek uzanan çetin bir dönemde, “Hüzün Yılı” olarak da adlandırılan risâletin 10. yılında Mekke’de nazil olmuştur. “Hüzün Yılı” denmesinin sebebi, Hz. Peygamber’i himaye edip destekleyen iki yakını; amcası Ebû Talip ve ardından eşi Hz. Hatice’nin bu yılda vefat etmiş olmalarıdır. Yusuf suresi, bu iki yakınını birbiri ardına kaybeden, bunun yanı sıra Mekkeli müşriklerin ağır baskı ve eziyetlerinden bitkin düşen Hz. Peygamber için bir teselli olmuştur. Çünkü bu kıssada anlatılan olaylar Hz. Peygamber’in o an içinde bulunduğu durumla benzerlikler taşımaktadır. Hz. Yusuf’un babası Hz. Yakup’tan uzaklaşmak durumunda kalması gibi Hz. Peygamber de en değerli iki yakınının ölümü üzerine derin üzüntü yaşadı. Hz. Yusuf gibi o da en yakın akrabalarından çeşitli eziyetler görmüştür. Mekke’de, Hz. Peygamberle birlikte bütün Müslümanlara birkaç yıl süren sosyal ve ekonomik boykot uygulanmıştır. Fakat Hz. Peygamber’in bütün bu zorluklara sabır göstermiştir. Sonunda tıpkı Hz. Yusuf gibi muvaffak

olacağına dair müjdeler sunulmuştur. Hz. Peygamber zindan/kuyu haline getirilen Mekke’den hicretle Medine sarayına çık(arıl)mıştır. Hz. Peygamberin Mekke dönemindeki zayıf durumu hicret ile değişmiş ve yeni geldiği şehirde tıpkı Hz. Yusuf gibi güvenilir bir yönetici durumuna gelmiştir.

Bu surede anlatılan kıssa ile dolaylı olarak Hz. Peygamber ve arkadaşlarına, bütün bu zorluklara sabrettikleri takdirde, tıpkı Hz. Yusuf gibi muvaffak olacakları müjdesi verilmektedir. Nitekim kavminin baskısı neticesinde Medine’ye göç etmiş olan Hz. Peygamber, sekiz sene sonra Mekke’yi fethetmiştir. Hz. Peygamber, daha önce kendisine zulmeden hatta öldürme planları yapan müşriklerden intikam alma imkânına sahipken onları affetmiştir. Hz. Yusuf’un Mısır’da kardeşlerine verdiği karşılığın benzerini göstermiştir. Hz. Peygamber Mekke’yi fethettiği zaman halkın karşısına çıkıp “Size nasıl davranacağımı düşünüyorsunuz?” diye sormuştur. Mekkeliler “İyilik düşünüyoruz, kerim bir kardeşimizsin. Kerim bir kardeşimizin oğlusun.” diye karşılık vermişler. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Bugün size kınama yok. Allah sizi affeder. O merhamet edenlerin en merhametlisidir. (Yusuf, 12/92.)” ayeti ile cevap vermiş ve “Gidin hepiniz serbestsiniz.” diyerek”1 Hz. Yusuf’un kardeşlerini affettiği gibi onları affetmiştir.

Yusuf kıssasında, insanoğlunun özellikle haset ve kine neden olan birtakım olumsuz işleri terk etmeleri gerektiği vurgulanmıştır. Kıskançlık ve hasetin felaketle sonuçlanacağına, hasetin kardeşler arasında menfi durumlara neden olacağına dair işaretler bulunmaktadır. Hz. Peygamber’e inanmak istemeyen Mekkeli müşrikler de kıskançlıkları yüzünden “Urve b. Mes’ud es-Sekafî ve Velid b. Muğire gibi Mekke’nin eşrafından olan önemli şahıslar varken peygamberlik gibi önemli bir görevin Muhammed gibi yetim ve fakir, üstelik muhalif kabileden birine verilmemesi gerekirdi. Topluma liderlik yapan akıllı ve varlıklı olan kendileriydi, dolayısıyla peygamberliğin de kendilerine ait olması gerektiği” şeklindeki düşüncelerini dile getiriyorlardı. Onların böyle düşünmelerine üzülen Hz. Peygamber’i teselli etmek ve onun ve etrafındaki kimselerin acılarını dindirmek, sabır ve teslimiyeti göstermeleri için Allah bu sureyi indirmiş ve önemli mesajlar vermiştir. Bu şu ayette de dile getirilmiştir: “Bir de: “Bu Kur’ân iki şehrin büyüklerinden birine indirilmeli değil miydi?” dediler.” (Zuhruf/31). Müşriklere göre Kurân ya Mekke’nin zenginlerinden bu iki kişiye indirilmeliydi. Neden Kur’ân bunlara inmeliydi? Zira onların üstünlük kriteri ahlâk, maneviyat veya dürüstlük değil, güç ve servetti. Bu sayılan kişilere Kur’ân inse eski din ticaretleri sekteye uğramayacaktı. Bu mütrefler çıkarına ters olan her konuda dini değerlerden taviz verip kazan-kazan prensibi ile dinden-diyanetten geçinmeye devam edeceklerdi.

Kıssada Hz. Yusuf’un kuyuya atılma aşamasında Hz. Peygamber ve müminlere teselli vardır. Yusuf suresinin Hz. Peygamber ve müminlerin Mekkeli müşrikler tarafından her türlü işkence ve eziyetlere maruz kaldıkları, boykot zamanında inzal edildiğini düşündüğümüzde, “Sadece evinden, ailesinden ve sevdiklerinden tecrit edilip boykot edilen sizler değilsiniz. Bakın Hz. Yusuf da kardeşleri tarafından evinden, ailesinden ve sevdiklerinden tecrit edilerek kuyuya

atıldı.” vurgusunun yapılmıştır. Burada Hz. Peygamber ve müminlerin Mekke’nin dışında bir yere hapsedilip boykot edilmeleri, Hz. Yusuf’un kuyuya hapsedilip ölüme terk benzeşmektedir. Bir yönüyle Hz. Peygamber ve müminlerin maruz kaldıkları bu boykotun bir benzerini Hz. Yusuf’un da yaşadığına işaret edilmiş, böylece Hz. Peygamber ve müminleri teselli etmeye, onların dirençlerini artırmaya yönelik mesajlar verilmiştir. Hz. Yusuf’un imdadına yetişen Allah’ın onların da imdadına yetişeceği vurgusu yapılmıştır.

Bu kıssada, sıkıntılara nasıl sabredileceği, nimetlere nasıl şükredileceği anlatılmaktadır. Aynı zamanda Hz. Yusuf’un, kendisine yanlış yapan kardeşlerine karşı tutumunda olduğu gibi, yaptığı yanlışlardan pişman olanların bağışlanacağı mesajı verilmektedir. Böylece Hz. Peygamber ve sahabe sabır, şükür, Allah’ın hükmüne rıza, tevekkül ve zafere nasıl ulaşılacağı, hükmün, olayların gidişatının insanların değil, Allah’ın yetkisinde olduğu gibi konularda Hz. Peygamber ve müminler eğitilmiştir.

Surenin “Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir.” şeklinde geçen 103. ayetiyle Hz. Peygamber’e, sen her ne kadar çok istesen de Kureyş’in çoğunun tevhide inanmayacağı, “Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki yanlarından geçerler de ona sırtlarını dönüp giderler.” 105. ayetiyle Kureyşlilerin hakikati görmedikleri, görmek istemedikleri ve “Onların çoğu ortak koşmadan Allah’a inanmaz.” şeklinde geçen 106. ayetiyle de Hz. Peygamber’e, onların çoğunluğunun şirkle karışık bir şekilde inandıkları anlatılmaktadır. Hz. Muhammed’in karşısındakiler, imanlarına menfaat bulaştırmış, bağnaz bir din algısıyla farklı görüşlere tahammül edemeyen, farklılığı susturmak amacıyla plânlar yapanlardı. Onun getirdiği öğretiyi yaratılan ayetler ile kıyaslayacak bir bakıştan da mahrumlardı. Bu yüzden Allah’ın yasalarına aykırı, şirk kültürünü yaşatmaya çalışıyorlardı. Ataları taklit etmeye dayalı, farklı inanç ve düşüncelere hayat şansı tanımayan bu bağnaz inanç çoğunluğu etkilemişti. Ayet, “onların çoğu” kullanımı ile çoğunluğun hakîkat için ölçü olamayacağını da hatırlatmıştır.

Yusuf’un kardeşleri de ne babalarının öğütlerini ve ne de yaşadıklarını düşünerek hakikati buldular. Tam aksine yaptıklarına kılıf uydurdular. Kureyş’in İslam’a ve Hz. Peygamber’e karşı tavrı da benzer şekilde olmuştur. 108. ayetteki De ki: “İşte bu benim yolumdur. Allah’a çağırıyorum. Ben ve bana uyanlar basiret üzereyiz. Allah münezzehtir ve ben müşriklerden değilim.” ifadeleriyle bir taraftan Hz. Yakup ve Hz. Yusuf’un mücadele ve yaşamları anlatılırken diğer taraftan Hz. Peygamber ve sahabeler tarafından yapılan davetin ve inancın kimliği vurgulanmaktadır.

110. ayet, Hz. Peygamber ve müminler için çaresiz kaldıkları bir zamanda ilahî yardımın onlara da geldiğini ifade etmektedir. Ayrıca bu ayet, peygamberlerin toplumun iman etmesinden ümitlerini kestiklerinde Allah’ın yardımının geleceğini bildirmektedir. Surenin sonunda 111. ayette “Muhakkak ki onların kıssalarında derin kavrayış sahipleri için ibretler vardır. Bu, düzüp uydurulacak bir hadis (: söz) değildir. Fakat önündekileri doğrulayıcı, her

şeyin ayrıntılı açıklaması ve inanan bir topluluk için hidayet ve rahmettir.” denilmektedir. Ayrıca surenin ilk üç ayetinde geçen ifadelerle burada geçen anlatımlar bağlamında Kur’ân’ın ilahî kaynaklı ve Hz. Peygamber’in Allah’ın rasulü oluşuna paralel bir vurgu yapılmakta ve Mekke döneminin karakteristik yapısı çok net bir biçimde görülmektedir.

Nazil olmaya başladığı günden tamamlandığı güne kadar, Kur’ân insanlığa kıssaları ile yol göstermiştir. Bu kıssalar başta Resulullah olmak üzere muhataplarının geleceğine yönelik öngörüler ve planlardır. Kur’an mesajının nebevi mücadele içinde nasıl yürütülmesi gerektiğinin asli planının Yusuf suresi ile ortaya konulmuştur.

İlahi irade insanlara doğru yolu göstermek için önceki peygamberlerin tecrübelerini ortaya koymakta, son peygamberi de kendi eliyle bu tecrübeyi uygulamaya yansıtmaktadır. Bu plan kapsamında muhataplar Kur’ân ile yönlendirilmiş, imtihan edilmiş ve olgunlaşmıştır. Kur’ân vahyi sona ermiş, din kemale ermiş ve bu en büyük nimet olan İslam tamamlanmıştır. Bu süreçte Yusuf suresi Hz. Peygambere örneklik ve rehberlik etmiş, o da söz ve davranışları ile bu surenin verdiği mesajları uygulamaya koyma işlevini kendi katkı ve düzenlemeleri ile birlikte yerine getirmiştir.

Sonuç olarak, Kur’ân’daki kıssaların salt tarihi malumat aktarmak veya bizlerin tarih bilgisini artırmak gibi bir hedef gözettiği söylenemez. Kıssaların vermek istediği birtakım önemli mesajlar vardır ve özellikle peygamberlerle ilgili kıssalar, alınması gereken birçok ibretlerle doludur.

 

First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din ve ahlâk eğitimci aile nerede ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Kıyamet alametleri nelerdir? Kuran’i dayan ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Yusuf Suresini Nüzul Bağlamına Göre Okumak ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Beşerin Kendi Kanaatleri Din Diye İtibar G ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Emin ve Güvenilir Olmak ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Çağa Çığ Düştü ! ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Hasan el-Bennâ ve Hedefe Kilitlenmek ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye Tanrıöver TÜRKAN
 Mahremiyet, insanın özgür iradesiyle var o ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Suyun Sağlığımıza Etkisi ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.